Uyku öncesi uzun süreler teknolojik cihazlara maruziyet ve son dönemde sıklıkla yaşanan depremler nedeniyle uyku bozukluklarında artış olduğu ifade edilirken Dr. Sadi Konuk Uyku Laboratuvarı'nda yapılan testlerin ardından kişilerin problemlerine ilişkin tanı konularak tedavi yöntemleri planlanıyor. Uzmanlar, "Vücut sağlığımız için uyku çok önemli, Türk toplumunda genellikle 5-7 saatlik uyku yeterli görülmekte. Gece telefonların açık olması, televizyon seyredilmesi, kahve gibi başka uyarıcıların alınması, hele son dönemde yaşadığımız depremler hem o bölgede yaşayanları hem ülke olarak hepimizi derinden etkilediği için uyku bozukluklarının arttığı kanaatindeyiz. Bu gibi süreçlerde daha fazla oranda uyku bozuklukları ve sağlık sorunları görülebiliyor. Polikliniklerimize bu yakınmayla gelen hastalarımız oldu" ifadelerini kullandı.
Son yıllarda giderek artan teknolojik cihaz kullanımının etkisiyle özellikle akşam saatlerinde cep telefonu, televizyon gibi cihazlara uzun süreler maruziyetin uyku problemlerine yol açtığı ifade ediliyor. 6 Şubat’ta Kahramanmaraş merkezli yaşanan depremler ve sonrasında zaman zaman halen devam eden çok sayıdaki depremin etkisiyle kişilerin stres ve yaşadığı deprem korkusunun da uyku süreçlerini olumsuz etkilediği belirtiliyor. Dr. Sadi Konuk Eğitim ve Araştırma Hastanesi Nöroloji Kliniği Eğitim ve İdari Sorumlusu Prof. Dr. Vildan Yayla ve Nöroloji Uzmanı Prof. Dr. Hülya Ertaşoğlu Toydemir, son dönemde uyku bozukluklarının artış gösterdiği düşüncesinde olduklarını ifade etti.
Uzmanlar, uyku problemlerine ilişkin bilgi verirken, sağlıklı bir uyku süreci için yapılması gerekenleri sıraladı. Uyku problemleri bulunan ve uygun görülen kişilere ise hastanede bulunan Uyku Laboratuvarında polisomnografi olarak ifade edilen uyku testinin yapıldığı ifade edildi. Laboratuvarda ev ortamı hassasiyetinde oluşturulan odada gece uykuya dalan hastalar kamera ve oluşturulan sistem aracılığıyla izleniyor ve veriler kaydediliyor. Uzmanların kaydedilen verilere yönelik yaptığı incelemesinin ardından ise kişilerin problemlerine ilişkin tanı koyarak tedavi ve takip süreçlerini planlanıyor.
“Uyku bozukluklarının arttığı kanaatindeyim"
Sağlıklı bir uykunun vücut için büyük önem taşıdığına dikkat çeken Nöroloji Kliniği Eğitim ve İdari Sorumlusu Prof. Dr. Vildan Yayla şöyle konuştu:
“Uyku pasif bir olay değil, burada vücudumuzda çeşitli eylemler devam edegelmekte. Uyku, Rem ve Non- Rem dediğimiz yani hızlı göz hareketleri ve göz hareketlerinin olmadığı dönemlerden oluşmakta. Her bir süreç yaklaşık 90 dakika sürmekte ve bir gecede biz 5-7 kez bu ritimleri geçirmekteyiz, bunun altına düştüğümüz an eksiklikler ortaya çıkmakta. 3 hafta sadece Rem uyku bozukluğunun, eksikliğinin ortaya çıktığı dönemde tam bir açıklama olmamasına rağmen 6 haftada hastaların kaybedildiği gözlenmiş. Türk toplumunda genellikle 5-7 saatlik bir uyku yeterli görülmekte, yaşla birlikte azalabilmekte. Gece telefonların, açık olması, televizyon seyredilmesi, kahve gibi başka uyarıcıların alınması, hele son dönemde yaşadığımız deprem hem o bölgede yaşayanları hem de bütün ülke olarak hepimizi derinden etkilediği için uyku bozukluklarının arttığı kanaatindeyim. Uyku bizim yenilenmemizi, enerjimizi depolamamamızı sağlıyor, immünolojik olaylarımızı, bağışıklık sistemimizi güçlendiriyor. Termoregülasyon (vücut sıcaklığını belirli sınırlar içinde tutma yeteneği)umuzu, merkezi sinir sistemimizde nöronal sinir işlevlerinin bütünlüğünü sağlıyor. Bütün bunların eksik olduğu durumda stres, aşırı stres bozuklukları çeşitli hastalıklar da ortaya çıkabiliyor. Uyku hijyenimize dikkat etmemiz gerekiyor. Bunun yanı sıra bazı nörolojik hastalıklarda da çeşitli uyku bozuklukları olabiliyor ya da uyku bozukluğu direkt bir hastalık olarak da karşımıza çıkabiliyor. Bunlar için uyku laboratuvarlarında gece boyunca çekimler yaparak hastalığın tanısını koyup bunun tedavisini de düzenlemememiz gerekiyor"
“Polikliniklerimize bu yakınmayla gelen hastalarımız oldu"
Uyku laboratuvarındaki işleyişe ilişkin bilgiler veren Nöroloji Uzmanı Prof. Dr. Hülya Ertaşoğlu Toydemir, gerekli değerlendirmeler yapıldıktan sonra laboratuvara yönlendirilen vatandaşlara gece uyku testleri planlandığını ifade etti. Testlerden elde edilen verilerin titizlikle incelendiği ve veriler ışığında tedavinin yol haritasının belirlendiğini aktaran Toydemir, “Uyku laboratuvarında öncelikle uyku hastalığı ön tanısı olan hastalarımızı yatırıyoruz. Bu hastaların içinde uykuya dalamama, uyku süresini yeterli sürdürememe hastaları olabildiği gibi gece uykuda solunum zorluğu, nefes durmaları yaşayan, horlaması olan, kabuslardan söz eden hastalarımız olabiliyor, yine birtakım hastalıkların bünyesinde bir uyku hastalığına bağlı olabileceğini biliyoruz. Pek çok uyku hastalığı için hastaların ön değerlendirmesi polikliniklerde yapıldıktan sonra uyku laboratuvarımızda polisomnografi dediğimiz uyku testi için yatışlarını yapıyoruz. Kişiler akşam laboratuvarımıza geldiklerinde genel olarak onlara öncelikle uyku açısından değerlendirebileceğimiz formları doldurtuyoruz. Gerekli hazırlıkları yaptıktan sonra normal uyku sürelerine bırakıyoruz. Bu sabaha kadar süren bir süreç oluyor, dikkatli, titizlikle takip edilen bir çekim oluyor. Hekimler ertesi gün bu uyku sürecini değerlendirerek, klinik tanı yanı sıra laboratuvar desteğiyle de tanıya yaklaşmaya çalışıyorlar. Herkese yeterli gelen herkes için yeterli olan uyku süreci var. Uyku dinamik bir süreç ve vücut sağlığımız için çok önemli. Genellikle uyku süresi 4-10 saat arasında değişmekle birlikte kimi insan daha çok kimi uyumak kimi insan ise daha az uyumak eğiliminde. Uyku hastalıkları aslında pek çok sağlık sorunuyla da birliktelik gösteriyor. Uyku bozuklukları toplumda azımsanmayacak oranda görülüyor, yüzde 10’ları bulabiliyor. Dış faktörler ve bazı olumsuzluklar ki deprem şu anda bütün ülkemizi derinden üzüntüye boğdu. Bu gibi süreçlerde daha fazla oranda uyku bozuklukları ve sağlık sorunları görülebiliyor. Deprem bölgesinde aktif bulunmasak bile sosyal medya, televizyon, radyo, telefonlar aracılığıyla bu süreci takip eden herkes bir miktar uyku sorunu yaşadı diye düşünüyoruz. Son dönemde bunun artış gösterdiği düşüncesindeyiz. Polikliniklerimize bu yakınmayla gelen hastalarımız oldu, oran olarak vermek çok kolay değil. Şu dönemde bu kaygılı süreçte özellikle yeterli uyku süresini yaşayamamakla ilgili ve bu anksiyetelerimizin, kaygılarımızın yansımasıyla ilgili olarak uyku sürecimiz etkilendi diyebiliriz. Genel olarak uyku problemi çeken herkese söylediğimiz bazı yöntemler var, medikal tıbbi tedaviler dışında özellikle uyku hijyenine yönelik önerilerimiz oluyor. Bunların başında özellikle telefon, radyo, televizyonun olduğu ortamlarda uyumamak, geç vakitlerde elimizde telefonu bulundurmamak, ışık olan, ses ve müzik olan ortamlarda bulunmamak gibi durumlar uyku hijyeni çerçevesinde bulunduğu için dolayısıyla bunları biraz azaltmamız gerekecektir” ifadelerini kullandı.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.