Uludağ Üniversitesi'ne rektör olarak atandıktan sonra, idareyi, personeli ve birimleri adeta halaç pamuğuna çeviren Yusuf Ulcay, üniversiteyi geriye götürmeye devam ediyor.
Veterineri Spor Bilimleri Fakültesi'ne dekan yapmak gibi kararlara imza atan, kurumda istişareyi yasaklayan ve en küçük bir eleştiriye dahi tahammülü olmayan Ulcay, tek adam yönetimiyle meşgul.
Ulcay, 'Üniversite yönetmeyi, ideolojik kadrolaşmadan ibaret sanıyor' olacak ki, başında bulunduğu Tıp Fakültesi Hastanesi'nde yaşanan rezaletleri umursamıyor! Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi'nde yaşanan skandallar bitmek bilmiyor.
Bugün, bir diyabet hastasının başına gelenleri sizinle paylaşmak istiyorum.
İsmi bende saklı olan 65 yaşında diyabet hastası, ayağındaki rahatsızlık için, yaklaşık bir ay önce üniversite hastanesi ortopedi polikliniğindeki doktora müracaat ediyor. Yapılan tahlil ve tetkikler sonucunda, hastanın bir ayağının acil olarak kesilmesine karar veriliyor.
Doktorların isteğiyle harekete geçen aile fertleri, hemen hazırlıkları yapıp, yatış işlemlerini başlatıyorlar. Zar zor, kavga gürültü derken, araya torpilli kişileri koyarak, yatış işlemini gerçekleştiriyorlar.
Ancak daha büyük skandallar bundan sonra başlıyor.
Bir diyabet hastası düşünün. Durumu çok acil ve ayağının kesilmesi lazım. Aksi taktirde hastalık diğer ayak ve vücuduna da dağılacak. Hastanede hastayı tam 5 kez ameliyata hazırlayıp, sonra da türlü türlü bahanelerle ameliyatı erteliyorlar. Düşünün hastanedesiniz ve 5 defa önlüğü giyip, ameliyathanenin yolunu tutuyorsunuz ve her defasında ameliyat olmadan odaya geri gönderiliyorsunuz .
Doktor olmayan bizler bile biliriz ki, diyabet hastaları sürekli bir şeyler yemek zorundadırlar. Aksi halde şekeri kontrol etmeniz mümkün değildir. Peki, üniversite hastanesinde bu hastaya ne yapılıyor? Beş kez ameliyat için hazırlanan diyabet hastası, her seferinde 12-22 saat aç bırakılıyor! Üniversitenin doktorları bunu bilmiyorlar mı? Biliyorlarsa, hastayı bile bile ölüme mi sürüklemek istiyorlar?
Tıp Fakültesi'nde yaşanan başıboşluk ve ihmaller sonucunda hasta tam 20 gün sonra ameliyata alınıyor ve ne yazık ki geç kalındığı için hastanın bir ayağı değil, iki ayağı birden kesiliyor.
Peki, bu ihmalin hesabının kim verecek ? Şifa bulmak için gittiğimiz üniversite hastanesinde, insan hayatı bu kadar ucuz olabilir mi?
Bu yazdığım skandallardan sadece bir tanesi. Durum o kadar kötü ki, ortopedi polikliniğinde yatan tüm hastalar şikayetçi. Bir dokun, bin ah işit!
Bir hasta, sadece ameliyat sırasında takılan bir aparatın ameliyat olmasının üzerinden 7 gün geçmesine rağmen gelip çıkartanın olmadığını anlattı. Başka bir hasta da, orada 10 gündür yattığını ama kimsenin kendisine durumuyla ilgili bilgi vermediğinden yakındı.
Fiziki anlamda da içler acısı olan üniversite hastanesinde, her taraf çökmüş. Yukarı katlara çıkarken, asansörün içinde kablolar çıplak halde. Biri yanlışlıkla dokunsa yanacak. Tuvaletlerin hali içler acısı. Tuvaletlere girme şansın var ama çıkman zor. Çünkü kapılar ya kapanmıyor yada kapanan açılmıyor. Hijyen ve temizlikten eser yok. İki kişilik odaların bir tarafında ampuller yanıyor, diğerinde yanmıyor. Hastalara iğne, cep telefonu ışığında yapılıyor.
Hastane personeli, şikayetlerden bıkmış. "Kime şikayet ederseniz, edin. İşinize gelirse, burası böyle!" diyerek, hasta yakınlarına posta koyuyorlar.
Yanmayan lambayı, tutmayan kapıyı tamir edecek personel bulamayan hastane yönetimi, konu para olunca, personeli esirgemiyor! Tek tek odalara girilerek, her gün refakatçilere 8 TL'den yemek fişi satılıyor.
Evet, üniversite hastanesinde durum gerçekten de içler acısı. Bakalım rektör bey, bu ihmal ve skandallarla ilgili sorumlular hakkında bir işlem yapacak mı?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.