Takipçi kasmak, selfie çekmek, trollemek, fake, stalklamak, siber zorbalık, teknoloji bağımlılığı, dijital detoks... Tüm bu kavramlar bize yeni iletişim dünyasının armağanları. Bugün sosyal medya yoluyla taciz edilen çocuklara, sosyal medyada takip ettikleri kadar 'güzel' olmadığı için intihar eden 11 yaşındaki kız çocuğuna, 'mükemmel' bir hayatı olmadığı için depresyon tedavisi gören gençlere rastlıyoruz... Twitter Sosyal İnovasyon Müdürü Claire Diaz Ortiz, sosyal medya kullanımının ve gençlerde intihar oranlarının doğru orantılı bir şekilde arttığını açıkladı. Peki bu yeni dünyayı nasıl değerlendirmeliyiz: Sosyal medya tamamen zararlı mı, çocuklar bu dünyanın kirli etkilerinden korunamaz mı, sosyal medya iyi amaçlara hizmet edemez mi?
Türkiye İnovasyon ve Girişimcilik Haftası, Twitter Sosyal İnovasyon Müdürü Claire Diaz Ortiz’i ağırladı. Etkinlik kapsamında çarpıcı bilgiler paylaşan Ortiz, sosyal medyanın depresyona sebep olduğunu keşfettiklerini ve bu nedenle ABD’deki gençlerin ve özellikle kız çocuklarının gittikçe daha çok intiharı düşündüğünü ve bu yolu seçtiğini belirtti. Ancak Ortiz’e göre sosyal medya aynı zamanda bir ‘iyilik aracı’ olarak da yaygın olarak kullanılmaya devam ediyor.
Ortiz’in sunduğu, sosyal medyanın tamamen zıt yöndeki bu iki etkisi bize neler söylüyor; sosyal medyanın geri dönüşü olmayacak bir şekilde hayatımıza girişini nasıl değerlendirmeliyiz ve en önemlisi Z nesli olarak adlandırılan yeni nesli bu olumsuz etkilerden nasıl koruyabiliriz?
Konuşmanızda “ABD'de intihar edenler içinde sosyal medya kullananların sayısı arttı” şeklinde bir cümle kullandınız. Genç nüfustaki intihar ve depresyon oranındaki artış ve sosyal medya kullanımı arasında nasıl bir ilişki var?
ABD’de bu konu ile ilgili bir araştırma yapıldı. Bu araştırma, sosyal medya kullanımındaki ve genç nüfustaki intihar artışı arasında genel geçer bir bilgi sunamıyor ve bunu kesin olarak ispatlamıyor ancak böyle bir olasılıktan bahsediyor. Araştırma şöyle:
GEÇTİĞİMİZ AY TIME'DA YAYIMLANAN ARAŞTIRMA... GENÇLERDE İNTİHAR ORANI VE SOSYAL MEDYA KULLANIMINDAKİ ARTIŞ: ARALARINDA BİR BAĞLANTI VAR MI?
Araştırmacılar, bu bağlantıyı incelerken, 2009-2015 yılları arasındaki CDC intihar raporlarını inceledi. Aynı zamanda ABD'deki lise öğrencilerinin tutum, davranış ve ilgi alanlarını ölçmek için yapılan iki anket sonucunu değerlendirdi. 13-18 yaş aralığında yaklaşık yarım milyon genç araştırmaya katıldı ve onlara sosyal medya, basılı medya, televizyon, elektronik cihaz kullanımları ve arkadaşlarıyla geçirdikleri zaman hakkında sorular soruldu. Sorular, umutlu hissetme ve intiharı düşünme sıklıkları ile ilgiliydi. Uzmanlar, lise çağındaki çocuklarda teknolojik aletler, sosyal medya ve basılı medyanın kullanma sıklığının artışı ile intihar oranlarının artışı arasında bir bağlantı olabileceğini tartışıyor. Clinical Psychological Science dergisinde yayınlanan araştırmada, 2010-2015 yılları arasında intihar oranlarının hızla artışa geçtiği verisi kullanıldı. Araştırmanın ulaştığı sonuçlar şöyle: Akıllı telefonlar da dahil olmak üzere, elektronik cihazların günde en az beş saat boyunca kullanılma oranı, 2009'da yüzde 8 iken 2015'te yüzde 19'a yükseldi. Bu gençler, günlük kullanımı bir saat olanlardan yüzde 70 daha fazla intihar düşüncesine kapılıyor ya da bu düşünceyi eyleme geçiriyor. Çaresiz veya umutsuz hissetmek ya da intihar girişiminde bulunma düşüncesi oranı gençlerde 2009'da yüzde 32 iken, 2015'te bu oran yüzde 36'ya çıktı. Kız çocukları için, oranlar 2015'te yüzde 45 iken 2009'da yüzde 40 idi. 2009'da, 12. sınıf kızların % 58'i her gün ya da neredeyse her gün sosyal medya kullandı; 2015 yılına kadar kızların % 87'si her gün ya da neredeyse her gün sosyal medya kullandı. Bu artışla beraber, kız çocukları sosyal medyayı daha az sıklıkla kullananlara göre % 14 daha fazla depresyondaydı.
Depresyon etkisinde özellikle kız çocuklarına vurgu yaptınız. Bu, araştırmada da vurgulanan sonuçlardan biri. Sizce bu olumsuz süreçten kız çocukları neden daha fazla etkileniyor?
Evet, araştırma kız çocuklarında intihar oranlarının daha fazla arttığını gösteriyor. 1994’te yayınlanan Reviving Ophelia isimli kitapta da bu konu işlendi ve tezi şuydu: Ergen kızlar özellikle toplumsal baskılardan daha çok etkileniyor. Sosyal medyanın bu konudaki rolü ne peki? Sosyal medya ile birlikte bu baskı daha çok kendini gösterme fırsatı yakaladı. Bu büyük bir sorun ve bizim kültürümüz de bundan çok etkileniyor.
AİLELER NE YAPABİLİR?
İnternetin ve sosyal medyanın hayatımıza gittikçe daha çok nüfuz edeceği bir gerçek. Bu durum iletişimimizde ve dünyaya bakışımızda geri dönüşü olmayacak bir dönüşüm yaratıyor. O halde Z nesline, bu dönüşümü iyiye doğru yönlendirmeleri için neler önerirsiniz? Aynı zamanda aileler, çocukları için nasıl önlemler alabilirler?
Gençler için, internette harcanan zamanı azaltmak, bilgisayarları ve televizyonları yatak odasından çıkartmak, telefonları yemek masasından uzağa koymak, her gece uyumadan önce son bir kez telefonlarına bakmaktan vazgeçmek ve tatillerde de bu cihazlardan uzak kalmak, iyi bir ilk adım olacaktır.
Sınırlar zorunludur ve sınırlar ebeveynlerle başlar. Çocuklarımızın ve genç neslin, biz yetişkinlerden daha iyi sınırları olmasını bekleyemeyiz. Bu nedenle herhangi bir yetişkinin yapabileceği ilk şey, gençlere iyi sınırlar koymaktır.
“Sosyal medya, iyilik yapmak için bir araç” derken ne kastediyorsunuz? Sosyal medyanın ortaya çıkış nedeni bu mu sizce?
Geçmiş kuşak için sosyal medya, ‘sosyal iyilik dünyasının’ başına gelen en büyük şeylerden biri. İlk defa, kâr amacı gütmeyen kuruluşlar, ücretsiz olarak yararlandığı inanılmaz bir pazarlama aracına sahipler. Bu kuruluşlar, çalışmalarını önemseyen insanlarla bağlantı kurabilmelerinin ötesinde; kampanyayı etkileyen isimlerle, bağışçılarla ve yaptıkları bu iyi işi henüz bilmeyenlerle bağlantı kurarak erişimlerini genişletebiliyorlar.
“SOSYAL MEDYA EZBERİMİZİ BOZDU”
Sosyal medyanın bu gelişimi dünyamızı nasıl değiştirecek? Bu konuda şimdiden işaretler görüyor muyuz?
Kesinlikle. Sosyal medya, şirketlerin iş yapma biçimlerini ve yardım kuruluşlarının kurucu unsurlara ulaşma şekillerini değiştirmiştir. Kenya’daki küçük ve kar amacı gütmeyen bir organizasyonumu dünyaya duyurmak için 2007’de Twitter’ı ilk kullandığım zamanlardan bu yana, şimdi yani 2017’de hayır kurumlarının dünyada büyük oranda değişiklikler yapabildiğini görüyorum. Sosyal medya bu anlamda oyunun kurallarını değiştirdi ve ezberimizi bozdu.
Türkiye İnovasyon ve Girişimcilik Haftası kapsamında yaptığı konuşmasında Ortiz, sosyal medyanın ‘vatandaş gazeteciliği’ kavramını doğurduğunu da belirtti ve iyilik ve doğruluğun sosyal medya sayesinde yükselen bir değer haline geleceğini söyledi:
Z NESLİ TEHLİKEDE
*Bu yıl sosyal medyanın depresyona sebep olduğunu keşfettik. Bu bir gerçek. Son dönemde ABD'de gençlerde inanılmaz bir intihar oranı artışı var, iki katına çıktı. Bazen ben bile başkasının bir paylaşımı nedeniyle üzülüyorum. Z nesli ise tamamen sosyal medya ile yetişiyor. Dolayısıyla sosyal medyanın depresyona yol açması gerçek bir problem teşkil ediyor.
“TWİTTER, VATANDAŞ GAZETECİLİĞİNİ DOĞURDU”
*Twitter ilk başlarda kahvaltı fotoğraflarının paylaşıldığı bir platformdu. Ama artık bu platform, haberleşme ve iyilik için de kullanılmaya başladı. Twitter için 2008 yılı yaz dönemi dönüm noktası oldu. Moldova'da yaz dönemindeki öğrenci eylemleri, Twitter üzerinden organize olunması nedeniyle önem taşıyor. Yine Twitter, Haiti depreminde bölgeye yardım edebilmek için kullanıldı. 2010 yılında US Airways uçağı Hudson Nehri'ne düştüğünde, bir Twitter kullanıcısının sudaki uçağın fotoğrafını paylaştığı tweeti, dünyadaki bütün gazetelerde kullanıldı. O güne kadar vatandaş gazeteciliğini hiç görmemiştik.
*Twitter, iyilik ve dünyanın iyiye doğru değişimi için kullanılmalı. Sosyal medya, iyilik yapmak için bir araç. Zor zamanlardan geçiyoruz. İnanıyorum, iyilik ve doğruluk sosyal medya ile yükselecek.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.