Günümüzde en sık görülen hastalıklarından biri olan inme, kalp hastalıkları ve kanserden sonra hayati riske neden olan rahatsızlıklar arasında üçüncü sırada bulunuyor. Gelişmiş ülkelerde çoğunlukla 70'li yaşlardan sonra görülen inme, ülkemizde daha genç nüfusu da etkileyebiliyor. Her yıl 250 binin üzerinde kişinin inme geçirdiği ülkemizde, 2 milyonun üzerinde inme hastası bulunuyor.
Önlem alınmadığı takdirde kişide hayati risk ve kalıcı sakatlıklara yol açan inme, yaşam tarzında yapılacak değişiklikler ve düzenli sağlık kontrolleri ile önlenebiliyor. Memorial Hizmet Hastanesi Nöroloji ve İnme Akut Tedavi Bölümü'nden Prof. Dr. Talip Asil, "10 Mayıs İnme Önleme Günü" nedeniyle inmeden korunmak için dikkat edilmesi gerekenler hakkında bilgi verdi.
İnme geçiren hastaların 3'te biri başkalarının yardımı ile yaşıyor
Erişkinlerde engelli kalmanın en önemli nedenleri arasında bulunan inme, tüm dünyada ölüm nedenleri arasında ilk sıralarda yer almaktadır. İnme geçiren hastaların önemli bir kısmı inme atağından kısa süre sonra hayatını kaybetmektedir. Bir kısmı tamamen düzelse bile inme geçiren hastaların en az üçte biri geri kalan hayatlarında başkalarının desteğine muhtaç olarak yaşamaktadır. Bu hastalar ekstremitelerini hareket ettirememekte, konuşamamakta ya da dengesizlik yaşamaktadır. Yatağa bağımlı kalan inme geçirmiş hastalar ise kendi yaşam kaliteleri ile birlikte çoğunlukla ailesi ve yakınlarının da yaşam kalitesini düşürmektedir. Tüm bunlar dışında bir kez veya tekrar eden inme atakları geçiren hastaların vücutlarında kalıcı bir özürlülük kalmasa bile ciddi bir bellek problemi oluşabilmektedir.
Birkaç küçük değişiklikle hem inme hem kalp damar hastalıklarından korunabilirsiniz
İnmenin en önemli nedenleri arasında; ileri yaş, ırk, kalıtsal özellikler, sigara, yüksek tansiyon, diyabet yani şeker hastalığı, kötü kolesterolün yüksek olması, fiziksel aktivite eksikliği ve obezite bulunmaktadır. İnmenin faktörleri arasında olan ileri yaş, ırk ve kalıtsal özellikler her hangi bir tedavi ile değiştirilemeyecek yedenler arasında yer alır. Ancak sigara, yüksek tansiyon, şeker hastalığı, kötü kolesterolün yüksek olması, fiziksel aktivite eksikliği ve obezite gibi risk faktörlerin farkında olmak inme görülme riskini azaltabilir. İnme atağı olsa bile inmeden sonra yaşama ihtimalini artırarak sakatlığın derecesini azaltmaktadır.
Bu nedenle özellikle yüksek tansiyonu olan hastaların, şeker hastalığı olan hastaların, yüksek kolesterol düzeyleri olan insanların kan şekeri, kan basıncı ve kandaki kötü kolesterol düzeylerini sıkı olarak kontrol altına alması gerekmektedir. Sigaradan uzak durularak, düzenli egzersiz yapılarak ve obeziteye neden olacak diyet alışkanlıklarından uzak durmak sadece inme açısından değil tüm kalp damar hastalıkları açısından da koruyucu olacaktır.
Bu belirtilere dikkat!
Yüzde, kolda ve bacakta görülen güçsüzlük ya da uyuşukluk
Anlama güçlüğü
Konuşma güçlüğü
Baş dönmesi
Denge kaybı yaşanarak açıklanamayan düşmeler
Bir veya iki gözde bulanık ya da görmede azalmalar
Şiddetli ve ani baş ağrıları
Yutma güçlüğü gibi belirtiler inmeye işaret edebileceği için vakit kaybetmeden bu konuda donanımlı bir inme merkezine başvurulmalıdır. İnmede ilk 4,5 saat müdahale için en önemli zamanlar olup, kişi doğru tedavi ile eski sağlığına yeniden kavuşabilmektedir.
Hızlı tedavi sakatlık ve ölüm riskini en aza indirebilir
Kalp krizinden yola çıkılarak beyin krizi olarak da adlandırılan inme halk arasında da felç olarak bilinmektedir. İnme rahatsızlığı kanayıcı ve tıkayıcı olmak üzere iki ana gruba ayrılmaktadır. Bunlardan damar tıkanıklığı ile oluşan inmeli hastalarda damarın açılmasına yönelik tedaviler yapılabilmektedir. Tıkalı damardaki pıhtının uzaklaştırılmasına yönelik tedaviler pıhtı eritici ilaçlarla ve angiografi yöntemi ile doğrudan beyin damarındaki pıhtının alınması ile yapılabilmektedir. Ancak bu tedavilerin uygulanabilmesi inmenin başlangıcındaki saatler içerisinde mümkündür. Kan akımının kesilmesine bağlı olarak beyinde kalıcı hasar oluştuktan sonra pıhtı eritici tedavileri bir işe yaramamaktadır. Bu yüzden inme geçiren hastaların bir an önce bu tedavileri yapabilen merkezlere ulaştırılması hayati önem taşımaktadır. Bu tedaviler belirgin olarak inme sonrası ölüm ve sakat kalma oranlarında azalma sağlamaktadır. Bu nedenle damardan yapılan tedavilerde ilk 4,5 saat çok önemliyken anjiyo tedavisinde ise ilk 6 saat büyük önem taşımaktadır. Ayrıca inme hastalarının inme geçirdikten sonraki erken tedavi süreçlerinin bu konuda özelleşmiş merkez ve ünitelerde yapılması sürecin daha az hasarla atlatılmasına yardımcı olacaktır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.