Çok uzun aradan sonra bir Netflix dizisiyle geri döndünüz ve iş çok da güzel tepkiler aldı. Geçen sene “Mr. Robot”, bu sene “Stranger Things” konuşuldu. Neler hissettiniz?
Çok yoğun duygular tabii, çünkü böyle bir şey yaşamayalı uzun zaman olmuştu. İnterneti çok fazla kullanmıyorum, sosyal medyada da yokum. Güzel yorumları ailem ve arkadaşlarım iletti hep... En güzeli, sadece “Winona güzel oynuyor” meselesi olmaktan çıktı olay, işin tamamı güzel eleştiriler alıyor. Hayal ettiğimden çok daha büyük bir başarı geldi. Biraz şaşırtıcı ama harika bir his.
Beklemiyor muydunuz böyle bir başarı?
Projeyi imzaladığımda çok şüpheliydim. Daha önce hiç dizi yapmadım ki... Sadece HBO’da bir projede yer aldım ama o proje sadece 3 bölümdü. İlk defa bir dizide oynadığım için garip geldi.
Nesi garip?
İşin en garip tarafı tüm bölümlerin yazılmamış olmasıydı. Bir projeyi nereye gideceğini bilmeden imzalamak korkuttu beni. Bir de çekimler sinema filmine göre çok daha uzun sürüyor. İlk sezonu 5 ayda çektik.
"ÇOK ESKİ KAFALIYIM, HÂLÂ ESKİ KASETLERİ SAKLIYORUM"
Belli ki korkularınız boşunaymış. Diziden sonra IMDb’de en çok aranan işler sıralamasında ilk 5’e girdi...
İnanılmaz değil mi! Gözler yıllar sonra tekrar benim üstümde...
Peki oynadığınız karakter nasıl biri?
Her gün ağlayan, duygusal travma geçiren bir karakter. Oyuncu olarak yaşlandıkça yeni şeyler denemek istiyorsunuz, bana yeterince farklı geldi. Çok kusurları olan ama bir o kadar da gerçek bir karakter, yani çok insan...
Pek internet kullanmıyorum dediniz, sosyal medyada da yoksunuz. Neden?
Çünkü çok eski kafalıyım. Selfie çekmeyi öğrenmem bile uzun zamanımı aldı. Hâlâ eski kasetleri, VHS videoları saklıyorum. Yeniliğe pek açık değilim maalesef. Dizinin hemen her bölümünde ağlamam gerekiyor, gözyaşı için kullanılan maddelerden de nefret ediyor, kullanmıyorum. Eğer ağlanacaksa gerçekten ağlamalıyım.
"BİRAZ ARA VERİP TEKRAR KENDİMİ BULMAM GEREKİYORDU"
Neden ortadan kayboldunuz, neden bu kadar uzun ara verdiniz?
Ara vermeliydim, kendimi toparlamam gerekiyordu. Çok uzun zamandır çalışıyordum çünkü... Uzaklaşmalıydım. San Francisco’ya gittim, iki-üç yıl geçirdim orada, harika zamanlardı. Kendimi tekrar buldum. Yanlış anlaşılmasın, işimi çok seviyorum, sahip olduğum fırsatlar için kendimi çok şanslı hissediyorum.
Yanlış olan ne o halde?
İlk filmimi 14-15 yaşlarımda yaptım, 17 yaşımda Tim Burton filminde oynadım. Genç yaşlarda büyük yapımların sorumluluklarını üzerime aldım. Herkes ne kadar şanslı kadın diye düşünürken ben depresyondaydım.
"SAHNE IŞIKLARI ALTINDA OLMAYI HİÇ İSTEMİYORDUM"
90’ların en çok konuşulan oyuncularından biriydiniz. Özel hayatınızla da dönemin ikonu olmuştunuz. Geri dönüp baktığınızda neler geçiyor aklınızdan?
Geriye dönüp yaptığım filmlere, oynadığım rollere baktığımda şaşıyorum. O zamanlar kendimi sinema ikonu olarak görmüyordum, gençlik yıllarının başında o kadar çok şey başarınca bocalıyorsun. Aslında utangaç, daha gizli saklı yaşamayı seven bir kişiliğim vardı. Belki bir oyuncunun söylemesi çok yanlış ama sahne ışıkları altında olmayı hiç istemiyordum. Film yapmayı, çalışmayı, setleri her zaman çok sevdim ama işin şöhret tarafı her zaman üzerimde baskı yaptı. Günümüzde her şey daha da zor olmalı... Bizim zamanımızda sadece gazeteler ve dergiler vardı, şimdi internet, sosyal medya da işin içinde. Ben baş edemezdim!
Çok film izler misiniz?
Çok hem de... Çocukluk fantezim, büyük bir sinema salonunda yaşamaktı. Bazı filmleri 500 kere izlesem de sıkılmam.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.