Halk Müziği’nde 50 yılı geride bırakan Sabahat Akkiraz, halen TRT yasağının sürdüğünü söyledi. “Beni seslendirmiyorlar. İsmimi yazmamak için bestelediğim türküleri ‘anonim’ diye yayınlıyorlar” dedi...
Cumhurbaşkanı'nın “Beklediğimiz sanatçı, slogan atarak kendini göstermeye çalışmayacak, başarılarıyla dünyanın en muhteşem salonlarında ayakta alkışlanacak” açıklamasını siz nasıl yorumladınız?
Bir bölümünü kabul ediyorum. Dünyaya açıldık. Kendi ülkemin kültürünü müziğini aktarmak için elimden geleni yaptım. Müziğimi anlatmaya çalıştım. Ben bunlar için hiçbir zaman kendi gücümden başka güç görmedim. Slogan atanlar vardır. Biz halkın söylediği talep etiği her şeyi söylemek zorundayız. Halkın içindeyiz çünkü. En sağdan en sola sanatı tanımlamaktan vazgeçin. Çünkü biz halkın bize verdiği görevleri yerine getiriyoruz. Eğer bir tanım isterseniz benim tanıdığım tek bir tanım var o da Mustafa Kemal Atatürk'ün “Sanatçı aydınlığı alnında ilk hissedendir” sözü. Ben bunu kabul ederim. Bakın sanatla siyaset kavga etse sanat her zaman kazanır. Bütün gerçek aşıklar sanatçılar halktan yanadır.
Sabahat Akkiraz, 12 yaşında çıktığı müzik yolculuğuna bir ömür sığdırdı.
– Siyasete de girdiniz ama bıraktınız. Sanatçı gözüyle siyaseti nasıl tanımlarsınız?
Siyaset halktan yana çözüm üretme alanıdır. Sanatçı duyarlılığımla siyasilere bir şeyleri göstermeye çalıştım. Ama iktidarlar halktan yana olursa siyaset anlam kazanıyor. Soma'da ne yazık ki bunu hissedemedim. Ondan sonra da siyasetten geri durdum. Hala dilimin döndüğü kadar halktan yana dertleriyle ilgili çalışırım. Hiçbir şey bilemezsem de türkülerle seslerine ses veririm. Ama çözümün olmadığı yerde, siyasetin bir işe yaramadığını hissettim.
– Devlet televizyonu TRT'deki yasağınız devam ediyor mu?
Siyaset bence sanatla kavga etmesin çünkü sanat kazanır. Hâlâ yasaklıyım, beni seslendirmiyorlar. Hatta ismimi yazmamak için bestelediğim türkülere anonim yazıyorlar. Ben biliyorum ki bu siyaseten oluyor. Ama biz devam ediyoruz ve Allah ömür verdikçe de devam edeceğiz, aydınlıklar içinde olmak güzel şey.
2021 için çok projesi bulunduğunu kaydeden Akkiraz, “Daha 10 konser yapmıştım 50. Yıl albümü sonrası. Daha gidilecek yerler, konserler var” dedi.
RUHUMU MÜZİKLE TAMAMLADIM
– Sabahat Akkiraz profesyonel olarak müziğe başladığında henüz 12 yaşındaydı… Türkülerle geçen 50 yılda müziğini dünyaya taşıdı. Sanat hayatı ile ilgili şunları anlatıyor:
“Ruhumu müzikle tamamladım. Yılda en az yüz konser oldu. Bazı sanatçılar havaalanı olmayan yere bile gitmiyor ama biz salonlara gittiğimizde kulis bile olmaz. Biz halkın müziğini yapıyoruz ve onlar gibiyiz.”
Akkiraz, kadın hakları için yüksek perdeden konuşulması gerektiğinin altını çizgi.
Bu süreçte kötüyü yok edip iyiyi yükseltebiliriz
– Pandemi sürecinde neler yaptınız?
17 Mart'tan beri Silivri'de yaşıyorum. 50. Yıl konserlerinin Urfa ayağında öğrenmiştik. Konserler durdu her şey durdu. Sanatçılar için de çok zor oldu tabii. Hele de bizim gibi konserleri çekimleri olanlar… Ama benim için iyi tarafı ailemle zaman geçirdim. Projeler ürettik, türküler dinledik. Bahçemle uğraştım. Ailem de çiftçidir. Rahatlıkla fidelerimi dikip çapalayıp meyvelerini almak beni mutlu etti. Direnmekse direnmek mücadeleyse mücadele. Olması gerektiği gibi yaşadık. Yeni albüm için çalışıyoruz.
– Bir ders çıkarıldı mı sizce bu süreçten?
Vallahi savaşlar geçti, o kadar yoksulluklar, adaletsizlikler, haksızlıklar yaşandı. Ülkeler neler atlattı. Hangisinden ders çıkarıldı ki bundan da çıkarsınlar diyeceğim ama ben yine de çıksın isterim. Anadolu insanın alışkanlığı bu değil. İnsanlar sevgiyle sarılır birbirine. Gözlerine sevgiyle bakarlar. Ben bir metreden gözünün rengini göremem ki insanın. Bu tabii zorunuza gidiyor ve değişik bir hayat şekli. Umarım bunu atlatırız. İnsanlar bu noktada ‘Biz ne yapıyoruz' deseler iyiyi yükseltip kötüyü yok ederiz.
Sabahat Akkiraz, siyaset dünyasına çağrıda bulundu: “En sağdan en sola sanatı tanımlamaktan vazgeçin!”
“Eşim değil eşitim” diyenler aydınlıkta yaşadı
– Bu topraklarda kadının neden hâlâ adı yok?
Kadın cinayetleri siyasidir. Siz İstanbul Sözleşmesi'ni yok sayarsanız, kadın erkek eşit değil derseniz, yaşam biçimini ortaya getirirseniz, erkek kendinde öldürme cesaretini bulacaktır. 750 yıl önce vefat eden bir ulumuz var. Hacı Bektaş Veli'ye sordular “Kadıncık ana, eşiniz midir?” O da “Eşim değil eşitim” dedi. O yolu sürenler aydınlık biçimde yaşadı. Ama sürmeyenler bugün karanlığın içinde ve bu cinayetler devam ediyor. Siyaset kadın hakları konusunda karnından konuşmayı bırakmalıdır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.