Şiraz, İran’ın, hatta Ortadoğu’nun kültür başkentlerinden biri. Son 5 yıldır belki de en çok görmek istediğim destinasyon. 5 yıl önce Belçika’da tanıştığım İspanyol bir gezginin, Şiraz’a gidip Instagram üzerinden fotoğraflarını paylaşmaya başladığı günden beri, deli gönlümün başköşesinde. Derken önüme bir fırsatla, sekiz seyahat yazarı, fotoğrafçı, yani sırt çantalı gezgin arkadaşımla kendimi Şiraz yollarında buluyorum. Kafamda deli sorularla...
KAPALI KAPILAR ARDINDAKİ İRAN’A ‘HOŞ GELDİNİZ’
Grubun beşi kız; dördü erkek. Kızların hepsinde, “Ülkeye rahatça girebilecek miyiz? Çarşafsız gezebilecek miyiz? Kızlı-erkekli sokağa çıkabilecek miyiz” endişesi. Türkiye’den Şiraz’a uçan şimdilik tek havayolu şirketi THY. Önce onlarla iletişime geçiyoruz. Bize bu konuda hiçbir endişe taşımamamız gerektiğini belirten bir mail ile geri dönüyorlar. Bir de büyük sürpriz: Gruba yardımcı olması için İranlı bir kadın rehber ile anlaşmışlar ve tüm seyahatimiz boyunca bize müthiş bir rehber, Azam Sorghali yardımcı oluyor. İstanbul’dan yaklaşık dört saat süren uçak yolculuğunun ardından bir gece vakti iniyoruz Şiraz’a. Hiçbir sorun yaşamadan vizesiz gümrükten geçerek, şehrin ünlü otellerinden biri olan ‘Chamran’a yerleşiyoruz. Ertesi sabah erkenden ilk durağımız, şehre inanılmaz eserler kazandıran Kerim Han’ın kalesi...
Binbir soru işareti ile gittiğimiz İran bizi güleryüzle karşılıyor. Hayır, İran’da artık çarşafa girmeniz gerekmiyor. Başınızın dörtte ikisini kapatacak bir tülbent ve vücut hatlarınızı belli etmeyecek uzunca bir tuniği, pantolonunuzun üzerine geçirmeniz yeterli. Sokaklarda kızlı-erkekli bir arada rahatça dolaşıp, istediğiniz her yere girip-çıkıp, yer sorup, akşamın geç saatlerine kadar çarşı-pazar dolaşabiliyorsunuz. Kısacası İran’da kadınlar yeniden hayatın içinde. Araba kullanabiliyor, okuyor, rehberlikten bankacılığa, pek çok alanda çalışabiliyor. Erkeklerin gittiği restoranlarda yemek yiyebiliyor. Diğer şehirleri henüz görmedim ancak Şiraz’da son durum bu.
TÜRBELER MİMARİ HARİKASI
Şiraz, binlerce yıllık Fars kültürünün yeryüzündeki izdüşümü. Bu çok- sesli kültürün izlerini, Şiraz’daki her detayda görmek mümkün. İçine balıklama dalmak için ilk durak; Kerim Han Kalesi. Zend Hanedanı Kerim Han Zend tarafından 1766’da kraliyet alanı olarak yaptırılmış. Kerim Han 1760’ta Zendi Hanedanı’nı kurunca, hiçbir zamanhükümdar sıfatını kullanmamış ve kendini Halkın Vekili olarak adlandırmış, devletinin başkentini Şiraz olarak ilan etmiş. Bugün, şehirdeki birçok önemli eser (Vekil Han Camii, Vekil Pazarı gibi) onun eseri. Kerim Han Kalesi’ne yürüme mesafesindeki Vekil Camii, özellikle avlusundaki baş döndüren el işçiliği ile ‘görmeden dönme’ listenize ilk sıralardan girer. Vekil Pazarı (Vakil Souk) ise kumaşın bin bir rengini, yeşil ve siyah çayın en iyisini, el yapımı ahşap ve taş Persepolis heykellerini bulabileceğiniz, dört ana giriş kapısından oluşan uçsuz bucaksız bir kapalıçarşı.
BİR GECE VAKTİ...
Bir akşam vakti giriyoruz bahçesinden içeri. Fars dili ve edebiyatının büyük ustası Hafız’ın, halk arasında ‘Hafıziye’ olarak bilinen türbesi, 1935’te Fransız mimar Andre Godard tarafından tasarlanmış. Güllerle süslü bir bahçe içinde, zen havuzlarıyla bezeli, olağanüstü duygu yüklü bir yer burası. İranlıların hayatında Şair Hafız’ın önemli bir yeri var. Onları, günün her saatinde ellerinde Hafız’ın fal kitabı, ‘Faal-e Hafiz’ ile dolaşırken görebilirsiniz. İranlılar, bu şiirli fal kitabından rasgele bir sayfa seçerek orada yazılanların kendi gelecekleri hakkında işaretler taşıdığına inanıyor. Bu türbenin asıl can alıcı noktası ise saat 00.00’a dek açık olması ve merdivenlerine oturup dinlediğiniz, dev hoparlörlerden bahçeye yayılan duygu yüklü gazeller.
MİLYONLARCA AYNANIN IŞIK OYUNU
İsmi ‘Işıkların şahı’ anlamına geliyor. Farsçası ‘Shah-e Cheragh’. Bir tek buraya girerken çarşaf giyme zorunluluğunuz var. Ancak kapıdaki kadın güvenlik görevlileri sepetteki kumaşlar ile bu konuda da size yardımcı oluyor. Bir türbe ve bir camiden oluşan, iç duvarları milyonlarca küçük ayna ile mozaik şeklinde işlenmiş nefis bir yapı. Küçücük bir ışık kaynağının bile milyonlarca ayna üzerinde değişik şekillerde yansıması, mozolenin gümüşten korumalarının parıltıları, türbenin çeşitli yerlerinden gelen yeşil ve sarı ışıkların yansıması baş döndürüyor.
PEMBE CAMİİ’DE NEFESİNİZİ TUTUN
Dünya üzerinde, ellerinde kamera, önlerinde tripod, bağdaş kurmuş güneşin doğmasını bekleyen fotoğrafçılarla dolu daha kaç camii vardır bilmiyorum. Ama sabah 06.00 sularında, Şiraz’ın sahip olduğu en özel hazinelerden biri Nasır El Mülk (Pembe Camii) Camii’ne girerseniz karşılaşacağınız manzara tam da bu.
Kapısından itibaren müthiş çinilerle süslü Camii’nin en büyük özelliği, güney cephesinde yer alan vitrayların, gün doğumu ile birlikte içerisini sonsuz bir renk ve ışık şölenine dönüştürmesi. 1876’da Kaçar Hanedanı’ndan Ali Nasir el-Mülk’ün emriyle yapımına başlanıp 1888’de tamamlanan caminin mimar ve tasarımcıları Muhammed Hasan-e-Memar ve Muhammed Reza Kashi. Haftanın yedi günü ibadete ve ziyarete açık.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.