Kumarhaneler ve beş yıldızlı otellerden uzak benim Kıbrıs’ım. Ne şanslıyım ki buranın yerlileriyle tanışma imkanım oldu yıllar içinde… Havaalanından arabayla İskele (Kıbrıs’ın ilçelerinden biri) tarafında doğru giderken onları düşünüyorum. “Bu sefer hangilerini göreceğim acaba?” diye geçiyor aklımdan. İskele’de kaldığım ev Boğaz tarafında. “Burası da bizim boğazımız” diyor Kıbrıslılar. Restoranlar ve İngilizlerin işlettiği barları (bazıları karaoke barlar) ile şenlenmiş buraları... Gittiğimiz akşam Kemal’in yerinde canlı müzik olduğunu öğreniyoruz. Tanıdık bir isim, Ozan Orhon çıkıyormuş üstelik. Bir yorgunluk içkisi alalım diyoruz David’in barında. Mönüye bakarken gözlerim yerinden fırlıyor; içkiler Kıbrıs’ta Türkiye’nin neredeyse yarı fiyatına alınabiliyor. Bu süpermarketler için de geçerli. Belli başlı olanlarının çok geniş içki reyonları oluyor. Single malt viskilerden, İspanyol 'cava' (köpüklü şarap) larına kadar pek çok seçenek mevcut bu marketlerde.
“Kıbrıs’ın en güzel zamanı nedir?” derseniz, Mayıs derim. Hava limonata gibi olduğundan rahatlıkla denize girebilir, yürüyüş yapabilirsiniz. Kilima açma gereği yoktur; sivrisinekler de henüz piyasa çıkmamıştır. Daha ne olsun? Buralılar nisan ve eylülü hatta ekimi de ekliyorlar. Kültür mozaiğiyi: Karpaz Ertesi sabah bol hellimli, yeşil zeytinli, pekmezli, ballı bir kahvaltıdan sonra yollara düşüyoruz. İstikamet Dip Karpaz... Yolda sohbet ederken, burada koca bir yakın tarihin yattığını bir kez daha idrak ediyorum. Görmüş geçirmiş bir ada Kıbrıs… Asurlular, Mısırlılar, Roma, Bizans, Venedik, Osmanlı, İngiltere… Düşününce ne çok kültür barınmış bu adada… Bundan olsa gerek atmosferinin bende yarattığı hissiyat, biraz Türk biraz Arap biraz İngiliz ruhu taşıyor olduğu… Rumları ya da Yunan adalarını çağrıştırmıyor.
Karpaz’a doğru ilerledikçe bitki örtüsü değişiyor; zeytin agaçlarının yerini çam ağaçları alıyor. Daha bir yeşeriyor etraf. Küçük kasabalardan geçiyoruz. Minik kiliseler görüyoruz. Kasabalardan birinin meydanındaki karşılıklı iki kahveden taş kahvenin yüksek tavanlarına bayılıyorum. “Bu kahvelerin birine Rumlar diğerine Türkler gider” diyorlar. Altın sarısı kum ve mavinin her tonu bir deniz Karpaz’da deniz sefası ve öğle yemeği için son durağımız Altın Kum’daki Livana (livanabungalow.com). Adı gibi altın sarısı bir kumsal ve pırıl pırıl bir deniz karşılıyor bizi. Kumsalda toplasanız on kişi yok. Bir şezlonga yerleşiyorum; karşımda açıktan koyuya doğru mavinin onlarca tonu, ufuk neredeyse lacivert… Hiç ses yok, müzik bile. Epey kalmışım öylece… Sonrası deniz sefası… Haliyle acıkıyor insan. Öğle yemeği için lokanta bölümüne yürürken kumsaldaki minik ahşap bungalowların önünden geçiyorum
Bungalovlarda kalmaya karar vermek an meselesi, bunu söyleyeyim. Kumsal bungalovlarla içiçe; sadece ufak bir yürüyüş yolu ayırıyor onları. Deniz neredeyse yatağınızda. Bungalowların balkonlarında oturan Batılı turistleri alkışlayasım geliyor. Taa memleketlerinden bu güzelliği nasıl keşfettiler acaba? Ey sosyal medya sen nelere kadirsin! Öğle yemeğinde kiremitte çupramı yiyorum. Ne zamandır buğulama yememiştim çok lezzetli geliyor. Ah bir de biramı kara sineklerle paylaşmak zorunda kalmasam… Tüm gün gölgede oturmama rağmen, bravo bana yine 'halayık' olmayı başarıyorum (halayık Kıbrıslıların esmerlere verdiği ad). Akşama yemek randevumuz, her Kıbrıs seferimin vazgeçilmezi Salamis Koyu'ndaki Kocareis lokantasında. Üst katını yenileyip epey şık yaptılar da, ben alt kat kumsal kenarı masaları pek severim. Humustan bir kaşık alıp, rakımı yudumluyorum. Ortada biraz barbun, biraz orfoz, barış ilan etmiş kardeşçe aynı tabakta duruyorlar. Izgara kalamar içine hellim nefis... Dalga seslerine geri vokal yapan tatlı dilli bir sohbet; tek müziğimiz bu… Üstelik güzel bir de hediye aldım, pek mutluyum; bir torba dolusu gabbar… Kapariye Kıbrıs’ta gabbar derlermiş. Bolca yetişirmiş buralarda. Mayısta toplayıp tursunu kurarlarmış. İstanbul’a dönünce misyonum bu olacak. Farmakoloji tez çalışmamı yapacakmışım gibi heyecanlıyım. Ayıklanmış kaparilerimi dört gece suda -her gece suyunu değiştirerek bekleteceğim. Sonrası aynen bildiğimiz turşu kurma işlemi. İçtiğim sigaranın dumanı buğulu bir bulut gibi karanlık gökyüzünde yerini alıyor.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.