Üsküdar Üniversitesi Halkla İlişkiler Bölümü öğrencileri tarafından hayata geçirilen “Güneşe Dokunan Kadınlar” projesi, kadına yönelik şiddete dikkat çekmeyi ve bu kadınların seslerini duyurmalarını amaçlıyor.
Gazeteci Ahu Özyurt, tiyatro sanatçısı İrfan Kangı, kendisi de şiddet mağduru olan Hayata Sarıl Derneği Kurucusu Ayşe Tükrükçü’nün de aralarında bulunduğu isimlerin katıldığı programda toplumun kadına bakış açısı ve kadının toplum içerisindeki yeri tartışıldı.
Üsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi Halkla İlişkiler Bölümü öğrencileri Büşra Kaplan, Ece Özipek ve Serenay Özkan tarafından hazırlanan “Güneşe Dokunan Kadınlar Projesi” kadına yönelik şiddete dikkat çekmek, şiddetin korkunç yüzünü tanıtarak tüm kadınların güneşe dokunacağına duyulan ümidin her geçen gün artırılmasını ve bu yönde adımların atılmasını sağlamayı amaçlıyor.
Üsküdar Üniversitesi Merkez Yerleşkesi Nermin Tarhan Konferans Salonu’nda proje kapsamında düzenlenen program tiyatro, medya, hukuk dünyası ile kadın sorunlarıyla ilgilinen sivil toplum kuruluşlarının temsilcilerini bir araya getirdi.
Dr. Öğretim Üyesi Nihal Toros: “Türkiye’de kadınlar ayrılmak istedikleri için öldürülüyor”
Üsküdar Üniversitesi Reklam Tasarımı ve İletişimi Dr. Öğretim Üyesi Nihal Toros, 6 ay önce Halkla İlişkiler Bölümü öğrencileri ile yaptıkları Güneşe Dokunan Kadınlar Projesi ile şiddet görmüş ama sonra yüzlerini güneşe dönmüş kadınların hikayelerini aktarmaya çalıştıklarını belirterek “Kadınların suskunluklarını bozmalarını istedik. Şiddetin korkunç varlığı tanınsın ki kadınlar güneşe dokunabilsin istedik. 6 ay boyunca birçok farklı hayatla karşılaştık. Bu çalışmayı yaparken kadına şiddet oranlarının çok yüksek olduğunu gördük. 2016 yılında Türkiye’de en az 261 kadın, 2017’de en az 290 kadın, 2018’de en az 255 kadın öldürüldü. 2016 yılında öldürülen 261 kadından 65’i, 2017’de öldürülen 290 kadından 96’sı ve 2018’de öldürülen 255 kadından 76’sı sadece boşanmak ya da ayrılmak istedikleri için %50’nin üzerinden bir oranla eski eşleri ya da eşleri tarafından öldürüldü. 2018 yılında 61 kadına tecavüz edildi, en az 188 kadın tacize uğradı, en az 380 kadın fiziksel şiddet gördü. 2018 yılında kadınlara tecavüz eden erkeklerin sadece %45’i tutuklandı. Karşılaştığımız bu rakamlar bizi Güneşe Dokunan Kadınlar Projesini hazırlamaya itti. Hayatlarını bizimle paylaşan, bizlere başından geçenler anlatan kadınların sessiz kalmayarak ne denli güçlü olduklarının bilinmesine ve böylelikle onların sesi olmayı istedik çünkü onlar yalnız değiller” dedi.
Prof. Dr. Nazife Güngör: “Toplumsal duyarlılığı geliştirmek zorundayız”
Üsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Nazife Güngör de üniversitelerin görevinin sadece bilim üretmek, akademik araştırma ve çalışmalar yürütmek değil, toplumun kanayan yarasına ve sorunlarına dokunmak ve bunlara çözüm üretmek olduğunu söyledi. Prof. Dr. Nazife Güngör, kadın-erkek eşitsizliğinin ortadan kaldırılması için kadınların toplumun her alanında yer almasının önemini vurguladı. Güneşe Dokunan Projesinin çok anlamlı olduğunu belirten Güngör, “Bu konuyla ilgili hep birlikte seferberlik başlatmalıyız. Bir aşamasında mutlaka yer almalıyız. Hep birlikte toplumsal duyarlılığı geliştirmek zorundayız” dedi.
Prof. Dr. Sinan Canan: “Şiddete uğrayan çocuk büyüyünce şiddet uyguluyor”
Üsküdar Üniversitesi Psikoloji Öğretim Üyesi Prof. Dr. Sinan Canan ise video konferansla katıldığı programda “Öfke, Şiddet ve Suç, Biyolojik Kökenleri” başlıklı sunumunda bu duyguların kökenlerine değindi. Şiddet eğilimli kişilerin genetik yatkınlık, bozuk zihinsel faaliyet ve çocukluk döneminde şiddet ve suistimal öyküsü bulunduğunu belirten Prof. Dr. Sinan Canan, “Şiddet gören çocuklar gelecekte kendileri de şiddet gösteriyorlar” dedi. Prof. Dr. Sinan Canan, psikopat kişiliklerin bazı özellikleri olduğunu belirterek “Eğer çevrenizde birisi empati yoksunu ise, her şeyi kendine yontan tiplerdense, gereksiz ve sürekli yalan söylüyorsa, insanları kolayca manipüle ediyorsa, suçu hep başkalarına atıyorsa, hareketlerinden pişmanlık duymuyorsa , iki yüzlü ise çevresindekilere karşı sorumluluklarını umursamıyorsa psikopat olma ihtimali yüksek olabilir” dedi.
Ahu Özyurt: “Şiddetle mücadele edeceksek kadın ve erkek yan yana durmalı”
Woman TV Genel Yayın Yönetmeni Ahu Özyurt, “Medyada Değişen Kadın Rolleri” başlıklı konuşmasında haberlerde, dizilerde, magazin sayfası ve reklamlarda kadına bakışı anlattı. Günümüz dizilerinden örnekler veren Ahu Özyurt, kadının genellikle belli tipolojilerde karakterize edildiğini belirterek gençlerin bu rol modellerinden etkilendiğini söyledi. Ahu Özyurt, şiddetle mücadele edilecekse kadın ve erkeğin mutlaka yan yana durması gerektiğini vurgulayarak “Burada kadınlara da önemli görevler düşüyor. Erkekleri sürekli suçlamamız, onlara biraz alan açmak, dinlemek ve sormak, kendimize de sormak gerekiyor” dedi. Erkeklerin en çok izlediği bir dizide kadın ve erkek karakter arasında geçen bir diyalogdan örnekler veren Ahu Özyurt, “Burada kadın erkek ilişkilerindeki denklik ve iş birliği arayışı, birbirini dinleme arayışı var. Bu diyalog kolay yazılmaz, kadınlar yazmış belli ki. Böyle şeyleri daha çok gördükçe bence şiddetle mücadele etme yollarımız daha çok artacak” dedi.
Tiyatro sanatçısı İrfan Kangı: “Kadına yönelik şiddetle mücadelede eğitim şart”
Tiyatro sanatçısı İrfan Kangı da “Kadın Kafası” başlıklı konuşmasında Türk tiyatrosunda kadının yeri ve erkek yazarların kadına bakışını ele aldı. Kadınların genel olarak oyunlarda da çok konuşan, dedikodu yapan karakterler olarak tarif edildiğini belirten Kangı, bu bakış açısının değiştirilmesi gerektiğini söyledi. Kadına yönelik şiddetin önlenmesinde kadınların arasındaki bağın güçlenmesinin önemine işaret eden Kangı, “Bugün siyasi haberlerden sonra duyacağınız haber maalesef kadına şiddet haberleri oluyor. Bizim gibi namus ve töre kavramlarının çok farklı değerlendirildiği toplumlarda bunu iki şekilde çözebiliriz. Bunlardan biri eğitim, diğeri de kanunlara ve yaptırımlarla sağlayacağız” dedi. İrfan Kangı da kadının toplumsal hayatın her kademesinde her alanında daha çok yer alması gerektiğini vurguladı.
Şiddet, anti aldatılma taktiğinin nedeni mi?
Klinik Psikolog Ayşe Naz Hazal Sezen de, “Kadın, Erkek, Şiddet ve Beyin” başlıklı sunumunda şiddetin evrimsel boyutuna değindi. Şiddetin biyolojik, psikolojik nedenleri olduğunu belirten Sezen, “Evrimsel psikologlar şiddet davranışını iki aşamada inceliyor. Nihai ve yakın analiz aşaması. Nihai analiz seviyesinde bakıldığında tüm çok hücreli canlılarda üremek için en çok çabayı gösteren dişi. Çünkü üremeye ve soyunu devam ettirebilmek için muazzam güzellikte bir yumurta yaratıyor. Az ama değerli. Sperme baktığımızda çok fazla. Bu durum erkeklerin kadınları daha çok etkilemesi için daha çok çaba göstermesini gerekecek. Bu sperm rekabetini ortaya çıkaracak. Doğaya bakıldığında dişi taşıdığı embriyonun kendi genlerini taşıdığından emin olurken erkekler % 100 emin olamadıkları için şiddeti bir anti-aldatılma taktiği olarak kullanacaklar. Ben şiddet uygularsam dişi benimle kalacak ve benim türümü devam ettirecek çünkü en güçlü ve en muhteşem benim anlamına gelecek” dedi.
Gerçek Bir Hayat Hikayesi konuşuldu
Programda “Gerçek Bir Hayat Hikayesi Üzerinden Kadına Şiddetin Psikolojik ve Hukuki Boyutu” başlıklı bir panel de gerçekleştirildi. Üsküdar Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Deniz Ülke Arıboğan’ın moderatörlüğünde gerçekleştirilen panelde Hayata Sarılanlar Derneği Kurucusu Ayşe Tükrükçü, Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı Kurucusu Av. Canan Arın, Okan Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğr. Üyesi Av. Selin Nakipoğlu ve Üsküdar Üniversitesi Öğretim Üyesi Meltem Narter konuşmacı olarak yer aldı.
Üsküdar Üniversitesi Televizyonu’ndan da canlı olarak yayınlanan program, yönetmen Bingöl Elmas’ın “Çocuk Evlilikler Üzerine Bir Söyleşi” başlıklı söyleşisi ve Evcilik Belgeseli gösterimi ile sona erdi.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.