CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin CHP'ye yönelik eleştirileri anımsatılarak, yarın planlandığı şekilde Bahçeli ile görüşüp görüşmeyeceği sorusuna tek kelimelik yanıt verdi. Kılıçdaroğlu, "Söz konusu vatansa, gerisi teferruattır." dedi.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu BMM'de partisinin grup toplantısında konuştu. Kılıçdaroğlu, konuşmasında şunları söyledi:
Reina saldırısını yapan katil yakalandı. İstanbul’daki polis arkadaşlarımıza yürekten teşekkürlerimizi sunuyoruz. Polis arkadaşlarımızın zor şartlarda görev yaptıklarını biliyoruz. Günün 24 saati çalışıyorlar. Polise askere sıkılan her kurşun millete sıkılmış demektir. Terörü her yerde lanetledik, hep birlikte mücadele edeceğiz. Dik duruşumuzla mücadele edeceğiz. Terörle bizi yıldırmaya çalışacaklar, yılmayacağız. Türkiye’yi ve halkımızı sonuna kadar savunacağız. Nasıl polis arkadaşlarımız Reina katilini yakaladılarsa, aynısını Adil Öksüz için de bekliyoruz. İnşallah onu da yakalarlar.
Anayasa görüşmelerinin birinci turu tamamlandı. Bütün arkadaşlarıma teşekkür ediyoruz. CHP’ye yakışan bir mücadele verdiler. İç tüzüğün bize verdikleri bütün hakları kullandılar. Hukuka uymadılar, ama her seferinde bunları uyarmak gibi bir görevi yerine getirdiler. Baskıya rağmen, hele hele öyle aymazlar çıktı ki, bir kadın milletvekiline saldıracak kadar kendinden geçenlere rağmen onurla mücadelemizi sürdürdük.
Söz konusu vatansa gerisi teferruattır, bizim mücadelemiz budur. Bizim tarihe karşı sorumluluğumuz var, ülkemize karşı sorumluluğumuz var. Saray’da oda kapma muhalefeti değil, vatan millet bayrak mücadelesi yapıyoruz. Hırslarımızı tatmin etmek için siyasi bir mücadele yapmıyoruz. Ön yargılarımızla siyaset yapmıyoruz. Cumhuriyetten öç alma duygusuyla siyaset yapmıyoruz. Biz “Ben ve yandaşlarım kazansın gerisi hiç önemli değildir” anlayışıyla siyaset yapmıyoruz. Herkes kazansın, zenginliği eşit paylaşalım. Yoksulluğu bu ülkeden tamamen silelim diye tamamen siyaset yapıyoruz. “Ben hesap vermem, kimse benden hesap soramaz” anlayışıyla siyaset yapmıyoruz. Hesap vermekten kaçan siyasetçinin bu ülkeye faydası yoktur.
“Zenginin çocuğu askere gitmesin, fakirin çocuğu gitsin.” Siyaset terörle mücadeleyse hepimiz birlikte yapalım. Ankara’daki beylerin çocukları askere gitmeyecek, Fırat Kalkanına gitmeyecek, eksi 35 derecede terörle mücadele etmeyecek, faki fukaranın çocuğu gidecek. Ve buna da siyaset diyecekler. Böyle siyaset yere batsın diyoruz.
Defalarca uyardık, her seferinde uyardığımızda bizi suçladılar. Bir Allah’ın kulu CHP’nin şu konudaki eleştirisi haksızdır diyemez. Bazı yasalar parlamentodan oy birliğiyle çıktı, çünkü doğrunun yanında durduk. Ama yanlışın karşısında durmak da önemli. Siyasetiler hata yaparlarsa, bunu halk çeker.
Ergenekon, Balyoz davalarını düşünün. Yanlış yapıyorsunuz dedik. TSK’ya tarihinde en büyük darbeyi Ergenekon balyoz davalarıyla vurdular. Pek çok komutanı yıllarca hapse attılar. İnsanları ölüme gönderdiler. Sonra dediler ki, yanıldık, bir kumpasa biz teslim olduk dedi. Peki bunun faturasını kim ödedi? Askerler.
Döndük FETÖ davası, devam ediyor, daha açılacak. Siyasi ayağı daha ortaya çıkmadık. Defalarca uyardık, yapmayın dedik. Biz paralel devlet yaratıyoruz dediler, aynı menzile beraber yürüyoruz dediler. Şimdi diyorlar ki “yanıldık, Allah bizi affetsin” Allah sizi affeder de ondan mağdur olan insanlar sizi affedecek mi? Bir milyonun üstünde mağdur yarattılar. Binlerce kişiyi açlığa mahkum ettiler. Yazık günah değil mi? Asıl sorumlu kim? Henüz belli değil. Şimdi gelmişler biz yanıldık diyorlar.
Suriye’yi karıştırdık, Irak’ı karıştırdık, İran’la Rusya’yla Libya’yla kavga ettik. TIR’larla silah gönderdik, IŞİD’e silah gönderdik. IŞİD’le kanka olduk. Yapmayın etmeyin, göndermeyin dedik. Biz dünyaya meydan okuyoruz dediler, dünyada kuş uçsa bize sorulur dediler. Şimdi orta doğunun kabile şefleri bile kafa tutuyor. Faturayı kim ödedi? Vatandaşlar ödüyor. Sorumlusu kim, 15 yıldır yönetenlerdir.
Mavi Marmara’yı düşünün. Yapmayın etmeyin dedik. Hayır Gazze’ye gideceğiz dediler. Zaten Kızılay var arkadaş. Hayır efendim ablukayı kaldıracağız. Vatandaşlarımız hayatlarını kaybettiler, Türkiye’nin itibarını 20 milyon dolara sattılar. Şimdi yanlış yaptık diyorlar. 20 milyon doları koskoca Türkiye Cumhuriyeti’nin itibarı satılır mı? Bu soru henüz cevabı verilmiş değil.
Ekonomik sorunlar. Yanlış yapıyorsunuz, dolar her zaman bu kadar bol olmaz dedik. Türkiye kalkınacaksa üreten Türkiye olur dedik. Sen 3 TIR makine halısı gönderirsin, o bir bavul cep telefonu gönderir, senden fazla kazanır. Defalarca söyledik. İşsizlik geldi yüzde 12’ye dayandı. Hiçbir kriz döneminde bu kadar yüksek işsizlik olmamıştı. Faturayı işsizler, onların aileleri çekiyor. Bir evde işsizlik varsa, o evde huzur yoktur. Gerçek rakamlara göre 10 milyonun üstünde işsiz var.
Eğitim politikaları… Ne yapacaklarmış? Atatürk’ü İnönü’yü kaldıracaklarmış. Tarihe saygı duymayan bir siyasal iktidar Türkiye’yi temsil edemez. Önce kendi tarihine saygı duyacaksın. Bu ülkenin kurtarıcıları vardır. Neden kendi tarihinden kaçınıyorsun, neden utanıyorsun? Eğitim sistemi, sözde milli eğitim bakanlığı… Her bakana göre değişiyor eğitim politikaları. Her türlü milliyetçiliği ayaklar altına aldıkları için eğitim böyle gidiyor. Hiçbir anne ve baba, çocuğunu okula huzur içinde göndermiyor.
Bunların sonucunda ne oluyor? Terör aldı başını gidiyor, dolar aldı başını gidiyor, işsizlik aldı başını gidiyor, çiftçi ürettiğinin karşılığını alamıyor, üretici emeğinin karşılığını alamıyor. Hepsinden şikayet var. Hepsi ne olacak bu memleketin hali diye dönüp kendi kendilerine soruyorlar. Derin bir kaygı var.
Türkiye’yi kimin yönettiği belli değil. Bakanlara bakıyorsun, her biri ayrı telden çalıyor. Dışişleri bakanı, aile ve sosyal bakanlığıyla ilgili demeçler veriyor. Kimin ne iş yaptığı belli değil. Uyuşturucu kullanımı almış başını gitmiş, fuhuş almış başını gidiyor, kadına yönelik şiddet almış başını gidiyor, çocuklara cinsel istismar almış başını gidiyor. Gazeteciler 150’nin üstünde hapishanede.
Bu yanlış politikaların Türkiye’ye getirdiği fatura budur. Türkiye bir kuruş değer kaybettiğinde bunun reel sektöre maliyeti 2 milyar 100 milyon lira. Bugüne kadar 168 milyar liralık bir kayıp var. Eski parayla 168 katrilyon. Bununla dört tane GAP yapılırdı, topluma maliyeti bu. Sadece dolar karşısında mı değer kaybediyor Türk Lirası? Suriye lirası karşısında bile değer kaybetti, orada savaş var.
Bu sorunları çözmek için biz yine bütün samimiyetimizle hükümete çağrı yapıyoruz. Kanun mu? Bunlar için bizden ne istiyorsanız desteğe hazırız. İşsizliği bitireceğiz getirin, faizleri indireceğiz getirin. Destek vereceğiz. Ama getiremezler, ne getireceklerini bilmiyorlar. Yönetemiyorsan bırakacaksın kardeşim, yönetemiyorsan istifa edeceksin kardeşim.
Şimdi vatandaşın dikkatini başka yere çekiyorlar. Esnafın derdiyle, sanayicinin, işsizin derdiyle kimse ilgilenmiyor. Neyle ilgileniyorlar? İlla başkanlık getireceğiz. Parlamento günde 12 – 13 – 14 saat çalıştı. Niçin? İlla başkanlığı getireceğiz. Hangi kanunu istediniz de çıkaramadınız? Hangi kararı almak istediniz de onu alamadınız. Hepsini yaptınız. Tek başına iktidar değil misiniz? Peki niye başkanlık? 2 yıllık fiili başkanlığın Türkiye’yi nereye getirdiğini hepimiz biliyoruz, yaşıyoruz. Demokratik parlamenter sistemden ne alıp veremediğiniz var? Halk size oy verdi. İstikrar dediniz, buyur gel yönet dedi. Diyarbakırlılara dediler ki, size fabrika değil hapishane yapacağız, Diyarbakırlılar oy verdiler. Niye birden vazgeçiyorsun? İlla otoriter bir başkanlık sistemi olacak. E siz üst akıldan şikayet eden değil misiniz? Şimdi kendi üst aklınızı kendiniz yaratıyorsunuz. Bütün yetki bir kişiye verilir mi?
Yüce yaradan demiyor mu, aklınızı kullanmıyor musunuz diye sormuyor mu? Niye bir kişiye bütün aklınızı ihale edip veriyorsunuz?
Ben ve grubum, CHP’liler Cumhurbaşkanının tarafsız olmasını isteriz. Vatandaşımız seçmiştir, hiç itiraz etmedik. Bütün vatandaşların cumhurbaşkanıdır. Bayrağında, arabasında Türkiye Cumhuriyeti bayrağını taşıyacak. Herkese eşit mesafede olsun, bütün istediğimiz budur.
Adalet dağıtan mahkemelerin tarafsız olmasını istiyoruz. Camiye, kışlaya, adalete siyaseti sokmayın diyoruz. Adalet dağıtacak, bir partinin kontrolünde adalet dağıtılır mı? Böyle bir adalet olmaz, devleti yok eder.
Cumhurbaşkanı devletin uyumlu çalışmasını ister. İktidar ve muhalefet arasında temel bir sorun çıktığı zaman, cumhurbaşkanı araya girer. Onun için cumhurbaşkanının tarafsızlığı çok önemli. Cumhurbaşkanı anayasaya yemin etmiştir. Anayasaya sadık kalmasını, ettiği yemine sadık kalmasını isteriz. Bizim ahlakımızda geleneğimizde bu vardır. Hiç kimse kendi iradesini millete milli irade diye dikte ettirmemelidir.
“Efendim ben milletim, ben milli iradeyim” yok öyle bir şey. Hepimiz milli iradeyi temsil ederiz. Milli iradenin ta kendisiyiz. Bunun içindir ki parlamentoda görüşülen anayasanın bazı hükümlerine açık ve net karşı durduk. Cumhurbaşkanı bir partinin genel başkanı olmamalı, tarafsız olmalı. Gelip yemin edecek, demeyecek miyiz sen x partisinin genel başkanısın, nasıl tarafsız olacaksın?
Cumhurbaşkanı hiçbir gerekçe göstermeden Meclis’i feshedebiliyor. İstediği zaman Meclis’i feshedebiliyor. Bu Türkiye’de kaos yaratmak değil midir? Şimdiki cumhurbaşkanı der ki, ben böyle bir yetki kullanmayacağım. Senden sonraki kullanırsa ne olur?
Başka, adalete siyaset bulaşmasın dedik. Cumhurbaşkanı, bir partinin genel başkanı olursa, Anayasa Mahkemesi’nin 15 üyesinin 12 üyesini kendi belirleyecek. Buradan adalet çıkar mı? AYM’ye güven duyulmaz. Peki biz bunu söylerken bugünü mü düşünüyoruz? Hayır Türkiye’nin geleceğini düşünüyoruz."
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.