CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, İBB’nin katkılarıyla düzenlenen ‘Günümüz İslam Dünyasında Meseleler ve Çözüm Yolları’ konulu uluslararası sempozyumun açılış konuşmasını yaptı. Kılıçdaroğlu, Bir ülkede adalet yoksa, yani adaletsizlik varsa, adaletsizliğin çevresinde nepotizm, kayırmacılık, eşitsizlik, yoksulluk, yolsuzluk, liyakatsizlik, denetimsizlik, kültürel ve sosyal yozlaşma, toplumsal huzursuzluk, çarpık kentleşme, niteliksiz eğitim ve bağımlı yargı vardır. İslam adaleti ve adaletin çevresinden dönenleri tesis edenlerden yanadır” dedi.
İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu da sempozyumun düzenleyicisi Türk Ocağı’nın İstanbul Şube Başkanı Cezmi Bayram’ın, “Niye bunu CHP’li bir belediye ile yapıyorsunuz, diye eleştirenler var” sözlerine, “Türkiye'nin bugünkü gündeminde, ne yazık ki bu tür tavır ve davranışlar var. Ama İstanbul Büyükşehir Belediyesi, İslam coğrafyasının en büyük kentinin belediyesi” karşılığını verdi.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB), Türk Ocakları’nın kuruluşunun 110. yılı etkinlikleri kapsamında, “Günümüz İslam Dünyasında Meseleler ve Çözüm Yolları” konulu uluslararası sempozyum düzenlendi. Fatih’teki Ali Emiri Efendi Kültür Merkezi’nde 27-29 Haziran günlerinde düzenlenecek sempozyuma CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu ve İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu da katıldı. Sempozyumun açılış konuşmaları; Kılıçdaroğlu, İmamoğlu ile Türk Ocağı İstanbul Şube Başkanı Cezmi Bayram ve düzenleme kurulu adına Prof. Dr. İbrahim Maraş tarafından gerçekleştirildi.
KILIÇDAROĞLU: SORUNLARI BİLMELİ, TARTIŞMALI, GERÇEKLİKLE YÜZLEŞEBİLMELİYİZ”
Konuşmasına Karl Marx’tan alıntı yaparak başlayan Kılıçdaroğlu, “Önemli bir buluşmada, önemli bir isimden alıntı yapmak istiyorum. Bu ismi yadırgamayacağınıza inanıyorum. Alıntı yapacağım kişi, Karl Marx. Marx, ‘Filozoflar, dünyayı çeşitli biçimlerde yorumlamışlardır. Oysa sorun, onu değiştirmektir’ der. Elbette filozof olan, bilim insanı olan sizlersiniz. Ancak bu cümlenin geliş yorumunu atfen şunu söylemeliyim: Sizlerle birlikte, biz siyasetçilerin de öncelikli görevi, ülkesini ve dünyayı daha iyiye ve daha güzele doğru değiştirmektir. Elbette bir sorunun teşhisi ve sorunun bedellerini bilmek önemlidir. Ancak sorunun nasıl çözüleceğine ilişkin önermelerde bulunmak, sorunun teşhis ve nedenlerini tespit etmek kadar önemlidir. Eğer sahip olduğumuz bilgiyi, var olan sorunları ortadan kaldırmaya dönük olarak yorumluyorsak, bir başka soruna da kapı aralamış oluruz. Dolayısıyla günümüz İslam dünyasının sorunlarını bilmeli, tartışmalı ve hatta gerçeklikle yüzleşebilmeliyiz” dedi.
BAKARA SURESİ’NDEN ALINTI YAPTI: “MUHATABI TÜM DİN ADAMLARIDIR”
Bakara Suresi’nden de alıntı yapan Kılıçdaroğlu, “Kutsal kitabımız Kur'an-ı Kerim'in Bakara Suresi 44’üncü ayetinde, Yahudi din adamlarına hitaben şöyle seslenilir: ‘Siz, insanlara gerçek iyilik, erdem ve dindarlığı tavsiye ederken kendinizi unutuyor, Bundan muaf olduğumuzu sanıyorsunuz. Öyle mi?’ Ve Ayet-i Kerime, ‘Aklınızı kullanmıyor musunuz?’ sorusuyla sona erer. Elbette burada hitap, Yahudi din adamlarına yöneliktir. Ancak muhatabı tüm din adamları, tüm yönetici kadrolar, aslında tüm insanlıktır. Bu Ayet-i Kerime’ye atfen, İslam'ın temel değerlerinin tüm insanlığa aktarmakla görevli olanlar da bu konuda sorumluluk üstlenenlerin de hangi gerekçeyle olursa olsun kendilerini İslam'ın temel değerlerinden azade kılma hakları yoktur. Dolayısıyla siz değerli ilahiyatçıların, bilim insanlarının İslam dünyasını, güncel sorunlarını ve sorunlarının çözümüne ilişkin önlemlerini, itirazlarını çok daha yüksek sesle dile getirmesi, toplumsal barışımızın tesisi açısından bir zorunluluktur” diye konuştu.
ADALET VURGUSU: “İSLAMIN TEMEL DEĞERLERİNİ SAVUNUYORMUŞ GİBİ GÖRÜNENLER…”
Kılıçdaroğlu, adalet vurgusu yaptığı konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Benden çok daha iyi biliyorsunuz ki, İslam, hangi gerekçeyle olursa olsun adaletsizliğe, eşitsizliğe izin vermez. İslam, hangi gerekçeyle olursa olsun kayırmacılığa, denetimsizliğe, otoriterliğe izin vermez. Bu bağlamda İslam; hangi sistemle yönetildiğinizle değil, nasıl yönetildiğimizle ilgilidir. Ve doğrudan nasıl yönetilmemiz gerektiğinin yanıtını da kendisi verir. İslam açısından kriter, adaletle yönetilip yönetilmediğimizdir. İslam, tüm insanlığa adalet penceresinden bakar ve adalet penceresinden bakmamız gerektiğini bir şart olarak önümüze koyar. Üstelik İslam, adalet kavramını sadece bir hukuk pozisyonu olarak da ele almaz. İslam, bizden yaşamın her alanında ve her herkes için geçerli olacak şekilde adaleti tesis etmemizi ve sürekli kılmamızı ister. İslam'a göre; herkes için ve her alanda tesis edilmemiş adalete adalet denilemez. İslam'ın ön gördüğü adaletten ‘ama, fakat, ancak’ ile başlayan ve adalet arayışını daraltan, erteleyen veya ertelettiren adaletin gücünü ve etkisini azaltan cümlelere, bahane ve gerekçelere yer yoktur. Bu nedenle bizler, İslam'ın temel değerlerini savunuyormuş gibi görünerek zenginliği, kayırmacılığı, özgürlüğü, denetimsizliği kendisine bahşeden, gerçek bağlamından kopartılarak sunulan sabır ve şükür tavsiyeleriyle de milyonlara yoksulluğun, dışlanmayı, baskıyı reva gören anlayışlara karşı ödünsüz bir şekilde adaleti savunmalıyız.”
“ADALETİN OLMADIĞI YERDE, NİTELİKSİZ EĞİTİM VE BAĞIMLI YARGI VARDIR”
Günümüz İslam dünyasının temel problemlerinin kaynağının adaletsizlik olduğuna vurgu yapan Kılıçdaroğlu, şunları söyledi:
“Dolayısıyla, günümüz İslam dünyasının temel problemlerinin tek çözümü de adalettir. Örneğin adaletli olduğunuzda; fikir ve ifade özgürlüğünü ödünsüz savunuyorsunuz demektir. Bir diğer deyişle; fikir ve ifade özgürlüğünün içtihat haline gelmiş evrensel kriterlerini, sadece kendiniz için değil, herkes için kabul etmişsiniz demektir. Üstelik adaletli olduğunuzda, hesap verebilir olmayı da kabul etmişsiniz demektir. Konfüçyüs'ün olduğuna inanılan ‘Adalet, kutup yıldızı gibi yerinde durur ve geri kalan her şey onun etrafında döner’ sözüne atfen; bir ülkede adalet varsa, onun etrafında biliniz ki hukukun üstünlüğü, denetlenebilirlik, hesap verebilirlik, can ve mal güvenliği, şeffaflık, eşitlik, kadın- erkek eşitliği, çocuğun üstün yararı, liyakat, özgürlük, sosyal devlet, hakça bölüşüm, emeğin üstünlüğü, nitelikli ve kaliteli eğitim, insan ve doğa hakları vardır. Bir ülkede adalet yoksa, yani adaletsizlik varsa, adaletsizliğin çevresinde nepotizm, kayırmacılık, eşitsizlik, yoksulluk, yolsuzluk, liyakatsizlik, denetimsizlik, kültürel ve sosyal yozlaşma, toplumsal huzursuzluk, çarpık kentleşme, niteliksiz eğitim ve bağımlı yargı vardır. İslam adaleti ve adaletin çevresinden dönenleri tesis edenlerden yanadır.”
“HAKSIZLIK KARŞISINDA SUSUP, DİLSİZ ŞEYTAN OLMAYI TERCİH EDEMEYİZ”
“Özellikle kendi içimizdeki farklılıklara dahi tahammül edemeyen, kendi İslam yorumunu şiddet ve dayatma yoluyla hakim kılmaya çalışan kişi ve yapılara hep birlikte karşı durmalıyız” diyen Kılıçdaroğlu, “Bu bağlamda tabii ki din ve vicdan özgürlüğünün, fikir ve ifade özgürlüğünün, sanatsal ve ekonomik özgürlükleri kısıtlayan değil, aksine tüm bu özgürlük alanlarını herkesi kapsayacak şekilde güvence altına alan bir laiklik anlayışından yana olmalıyız. Sadece bireysel olarak değil, ülkemizde ve içinde bulunduğumuz coğrafyada etik ilke ve değerlere dayalı bir düzen hedefiyle yol yürümeliyiz. Çünkü komşusu, dindaşı ve hatta dünya nüfusunun büyük bölümü aç yatarken, tok yatamayız. Haksızlık karşısında susup, dilsiz şeytan olmayı tercih edemeyiz” dedi. Dünyadaki çatışma alanlarının yaklaşık yüzde 60’ını Müslüman ülkelerin oluşturduğuna dikkat çeken Kılıçdaroğlu, “Her gün binlerce Müslüman, bizzat Müslümanlar tarafından öldürülüyorken, kafamızı kuma gömemeyiz. Ülkemiz özelinde dahi, gelir dağılımı eşitsizliği gün be gün artıyorsa, buna seyirci kalamayız. Örneğin; şekli olarak kimin nasıl yaşadığıyla değil, sürdürdüğü yaşam pratiği içinde ne kadar adaletli olup olmadığıyla ilgilenmeliyiz. Bu bağlamda özellikle kamu yönetiminde, liyakati ve liyakatli olduğu kadar, liyakat sahibinin adaletini de öncelemeliyiz” dedi.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.