Türkiye Halk Temsilcileri Meclisi (THTM)’nin, 15 Eylül'de İstanbul Kartal'dan başlayan ve 28 Eylül'de Adana İncirlik'teki NATO Üssü'nde sona erecek yürüyüşünün Ankara etabı, dört gün süren yoğun bir programın ardından Kızılay Konur Sokak’tan Kuğulupark’a gerçekleştirilen kitlesel bir yürüyüşle son buldu.
19 Eylül tarihinde Sincan’da gerçekleşen yürüyüşle başlayan Ankara programı, Cuma günü Nâzım Hikmet Kültür Merkezi’nde açılışı gerçekleştirilen NATO karşıtı sergi ve Cumartesi Tuzluçayır’daki Natoyolu protestosu ile devam etti.
Bugün ise Ankaralı yurtseverlerin yoğun katılımıyla bir yürüyüş gerçekleştiren THTM, sokakları “Bu memleket bizim, yobaza, NATO’ya bırakmayız” sloganlarıyla yankılandı.
Saat 15.00’te Kızılay Nâzım Hikmet Kültür Merkezi önünde buluşan yurtseverler Tunus Caddesi üzerinden yürüyüşe başladı. Tunus Caddesi’nden Tunalı Hilmi Caddesi’ne çıkan protestocular “Katil İsrail, işbirlikçi AKP”, “Yurtseverler NATO’ya boyun eğmiyor”, “Katil NATO, ülkemizden defol”, “Boyun eğme, memlekete sahip çık” sloganlarını attı. Kavaklıdere halkı yürüyüşçüleri camlardan alkışlarla, ıslıklarla selamladı. Yürüyüş boyunca çok sayıda yurttaşın yürüyenlere dahil olmasıyla coşku arttı.
Mamak ve ABB’ye çağrı: ‘Natoyolu Caddesi’nin adı bundan böyle Bağımsızlık Yolu’dur, gereğini yapın.’
Kuğulupark’ta yurttaşlara hitap eden THTM Üyesi ve Pir Sultan Abdal Kültür Derneği Eski Başkanı Ali Balkız, sözlerine dayanışma duygularını yeniden pekiştirdiği için THTM’ye teşekkür ederek başladı. Önceki gün Mamak’ta THTM tarafından gerçekleştirilen eyleme dikkat çeken Balkız, ”Mamak halkı karar verdi, artık bu caddenin adı Natoyolu Caddesi değildir. Bu caddenin adı bundan böyle Bağımsızlık Yolu’dur, kutlu olsun! Mamak Belediyesi ve Ankara Büyükşehir Belediyesi’ni bu sesi duymaya, gereğini yerine getirmeye davet ediyorum.” dedi.
‘THTM’nin yolu, Türkiye’deki bütün savaş karşıtlarının yolu olmalıdır’
NATO’nun barış için değil, savaş için kurulmuş bir birlik olduğunu vurgulayan Balkız, Menderes Hükümetinin, patronların teşvikiyle Türkiye’nin NATO’ya dahil edilmesinin ülkemize ağır bedeller ödettiğini, o günden beri başımıza gelen her türlü belanın, yoksulluğun, katliamın sebebenin NATO olduğunu belirtti. Türkiye ordusunun Libya’da, Afrika’da, Orta Doğu’da, Kafkaslar’da ne işi olduğunu soran Balkız, Mustafa Kemal Atatürk’ün “yurtta barış, dünyada barış” ilkesinin “yurtta savaş, dünyada savaş”a evrildiğini ifade etti. THTM’nin yolunun, Türkiye’deki bütün komünistlerin, sosyalistlerin, sosyal demokratların, savaşa, şeriata, yobaza karşı olanların yolu olması gerektiğini belirten Balkız, mücadeleyi büyütme çağrısıyla sözlerine son verdi.
‘Bu yürüyüş aslında İstanbul’dan başlamadı, barış için onlarca yıldır yürüyoruz’
Ali Balkız’dan sonra söz alan THTM Yürütme Kurulu Üyesi Aydemir Güler, bu yürüyüşün aslında sadece İstanbul’dan başlamadığını, barış ve bağımsızlık için verdikleri mücadelenin uzun bir geçmişi olduğunu vurguladı. Güler konuşmasına şöyle devam etti: “Bu yürüyüş sadece İstanbul’dan başlamadı aslında. Biz barış için mücadelelerden, Türkiye’nin bağımsızlığı için örülen mücadelelerden geliyoruz, 1919’dan beri yürüyoruz. Türkiye’yi NATO’ya sokmaya çalıştıklarında, Kore’ye yoksul halkımızın çocuklarını ölmeye yolladıklarında da yürüyor, Barışseverler Cemiyeti olarak Eminönü İskelesi’nde savaş karşıtı bildiri dağıtıyorduk. 1968’de Samsun’dan Ankara’ya bağımsız bir ülke için yürüdük. 1970’te NATO Şili’de darbe yapmış, Türkiye’de darbe yapmanın hazırlıklarını yapıyorken biz Barış Derneği olarak mücadele ediyorduk. O zamandan beri yürüyoruz. Türkiye’yi NATO’nun kulu haline getiren 12 Eylül darbesi aynı zamanda NATO’cularındı. O zamandan beri yürüyoruz. 12 Eylül darbesini kabul etmedik, işçi sınıfı olarak ayağa kalktık, haklarımızı almak için bahar eylemlerine giriştik, o zamandan beri yürüyoruz.”
Egemen güçler, patronlar Türkiye’nin NATO’ya muhtaç olduğunu savunurken halkın tam aksini savunduğuna dikkat çeken Güler, örgütlülüğün önemine vurgu yaptı. Güler’in konuşmasından öne çıkan satırlar şöyle: “Yürüyüşün başlangıcından beri insanların gözlerine baktığımızda bildiğimiz bir şeyi gördük, o da NATO’nun Türkiye’ye, Türkiye’nin NATO’ya yakışmadığıdır. Onlarca yıldır bağımsızlık için, barış için, eşitlik için, özgürlük için yürüdük. Dünyanın yönetenleri, egemenleri başka bir telden çalıyor, halklar bambaşka bir telden çalıyor. Türkiye’nin egemen güçlerine, Mecliste keyif çatanlara, İsrail’le, Almanya’yla ticaretin keyfini sürenlere bakarsanız Türkiye NATO’nun üyesi olmalıdır. Bize bunu anlatıyorlar. Oysa Türkiye’nin sokaklarında, meydanlarında başka bir şarkı söyleniyor, halkımız ‘Nereden çıktı bu NATO belası başımıza?’ diyor. Kime ‘NATO’dan çıkmak lazım’ dersek gözleri ışıldıyor, alkışlamaya başlıyor. Türkiye’nin patronları, egemen güçleri NATO’cudur ama Türkiye’nin büyük kitleleri, milyonlar NATO’dan, emperyalistlerden hayır gelmeyeceğini bilmektedir. Şimdi bir mesafe daha katetmemiz lazım. Bu bilgi, bu duygu, gözlerde ışıldayan o tutku, yetmez. Bir avuç NATOsever dünyayı yönetiyorlarsa güçlerini başka bir yerden alılyorlar: Onlar örgütlü. Halklar ise örgütsüz. Problemimiz budur. Nereye gideceğimiz bellidir. O örgütlülüğü yaratmaya, örgütlü bir ülke haline gelmeye, oraya doğru yürüyoruz. İncirlik’e yürüyoruz, doğrudur ama İncirlik’te olduğumuzda yaklaşacağımız şey, İncirlik Üssü’nün fiziki yapısı değil, halkımızın örgütlülüğüne, örgütlü bir ülke haline geldiğimiz ana yaklaşmalıyız, o mesafeyi katetmeliyiz.”
‘NATO’dan çıkmak mümkün çünkü Türkiye’de ne istidiğini bilen bir halk vardır’
“Türkiye’nin NATO’dan çıkması mümkün müdür?” diye soran Güler Anadolu’yu içine alacak olan bir savaş tehlikesine işaret ederek sözlerine şöyle devam etti: “2024’te bu mümkündür. Karadeniz’in kuzeyinde çıkan yangına bakın. O yangın bizim yangınımız, o yangın Anadolu’nun yangını, her an kıvılcımın sıçrayabileceği bir yangın ve bunu herkes görüyor. NATO’nun nükleer bombaları bizim ülkemizde ve kumandası bizde değil. Bu yangının Anadolu’yu sarması, kasıp kavurması için bir küçük kıvılcım yeter. Türkiye NATO’dan çıkmalıdır ve çıkabilir çünkü Türkiye’de ne istediğini bilen, tehlikeyi gören bir halk vardır.”
‘İsrail ile ilişkilerin kesilmesinin tek yolu NATO’dan çıkmaktır’
İsrail’in NATO’dan güç aldığını belirten Güler “İsrail meşruiyetini NATO’dan almasa Lübnan’a savaş ilan edemez, Filistin’de soykırımı devam ettiremez. Türkiye sokaklarında İsrail-Filistin meselesinde tek cevap duyarsınız, bu cevabı vermeyen sadece inşaat patronları olabilir. Bu cevap biz Filistin’den yanayız demekle bitmiyor, İsrail’le ticaret, İsrail’le ilişkiler kesilmelidir. Bunların yapılması için de tek yol NATO’dan çıkmaktır.” dedi.
Aydemir Güler sözlerini “NATO’yu bu ülkeden defetme kavgasının başarılabileceği, zafere taşınabileceği bir noktadayız. Ankara’dan sonra yolumuza böyle devam edeceğiz.” diyerek noktaladı.
Yürüyüş nasıl devam edecek?
İstanbul'dan başlayan NATO'ya ve emperyalizme karşı yürüyüş, Ankara’nın ardından Konya, Konya Ereğli, Niğde Ulukışla, Mersin ve Mersin Tarsus’tan geçerek Adana İncirlik Üssü'nde sona erecek. Türkiye Halk Temsilcileri Meclisi'nin, 1 Eylül Dünya Barış Günü’nde ilan ettiği NATO’ya ve emperyalist savaşa karşı kampanyası yürüyüş ve etkinliklerin ardından 3 Kasım'da İstanbul Kartal'da düzenlenecek kitlesel bir mitingle sona erecek.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.