Psikolojik Danışman Ekrem Çağrı Öztürk konu hakkında bilgiler verdi. Hayat bir bütünleşip ayrışma sanatıdır. Aynı akordiyon gibi.
Anlamlı bir müziğin çıkması için akordiyonun uygun zamanda ve hızda birleşip ayrılması gerekir. Bizlerde istek ve ihtiyaçlarımızın farkında olup bu doğrultuda bütünleşip ayrışmayı yaşadığımız sürece hayatımız daha anlamlı ve keyifli hale gelir.
Bütünleşip ayrışma hayatımızın her yerinde mikro ve makro düzeylerde karşımıza çıkar. Örneğin nefes alıp verirken bile her an nefesimizle bütünleşip ayrışıyoruz.
Yemek yerken, su içerken, spor yaparken her bir eylemimiz içinde onlarca bütünleşip ayrışmayı barındırıyor. Nefesimizle bütünleşip ayrışmazsak boğulabiliriz. Su ile hiç bütünleşmez yani su içmezsek başımız ağrır, yorgun düşer belki zamanla böbreklerimiz zarar görür ve yaşamsal faaliyetlerimizi yerine getiremeyiz.
Bu basit örneklerde görüldüğü gibi vücudumuz ihtiyaçlarımız doğrultusunda ne yapmamız gerektiğini bize ufak sinyallerle anlatıyor. Anlaması daha güç olan yerlerden biri ilişkilerdir. Romantik ilişkilerde, ebeveyn ilişkilerinde, iş ve arkadaşlık ilişkilerinde nerede bütünleşip nerede ayrışmamız gerektiğini fark etmek bazen kolay olmayabilir.
Bazı anneler çocuklarının kendinden ayrılmadığını ve kendileri olmadan bir şey yapamadığını ifade ederler. Oysa kendilerine zaman ayırmayıp aktivitelerde bulunmayarak sürekli çocuklarının yanında olduklarını görmezler. Bir bebek annesine bağlı doğar. Annesinin dokunuşuna, sevgisine, doyurmasına ihtiyacı vardır. Fiziksel ve duygusal büyümesi ile ihtiyaçları değişir.
Öğretmenleri, arkadaşları, işi ve yaptığı aktivitelerle bütünleşip aileden ayrışmaya başlar. Ebeveynlerin yapması gereken en önemli şeylerden biri de bu sağlıklı ayrışmayı sağlamaktır. Fakat anne çocuğuna bağımlı ise çocukta ayrışmayı öğrenemeyebilir. Yetişkinliğinde sürekli ilgi isteyen ve kendi başına bir şey yapmaktan hoşlanmayan biri haline dönüşebilir.
Bu yüzden karşı tarafla kesintisiz bir iletişim kurmak isteyebilir. Yaptığı her hareketi dikkatle yapmaya ve karşı tarafı kaybetmemeye çalışır. Eğer iletişimde bir kesinti olur veya soğuk davranıldığını hissederse yoğun üzüntü yaşayabilir. Çünkü bu tarz iletişim onun için terk edilmeye eş değer olabilir.
Kendi ile kaldığında ne yapacağını bilmediği için derin yalnızlık hisseder. Fakat karşı tarafa hiç alan yaratmayarak en korktuğu sonucu kendi elleriyle yaratır. İlişkide kendi alanlarını yaratmayıp ayrışmama hali aynı nefes örneğinde olduğu gibi ilişkiyi boğar.
Kimi ebeveynlerde vicdan yaptırarak manipülasyona maruz bıraktığını farketmez. 'Sizin için nelere katlandım, her şeyi sizin için yaptım, hiç arayıp sormuyorsun, bizim senden başka kimimiz var' diyerek zamanla çocuklarının üzerine yük bırakırlar. Çocuklar ' Zorlansan da katlan, sen de insanlar için çabala, kendi istek ve ihtiyaçlarından daha çok başkalarınınkini önemse' şeklinde duyar bu mesajları. Bu kişiler kendine alan yaratmak yerine yöneticilerine hayır diyemeyerek fazla mesai yapar, arkadaşlarına ve partnerlerinin söylemlerini daha fazla önemseyerek fikirlerini belirtmekten çekinebilirler.
Psikolojik Danışman Ekrem Çağrı Öztürk ,'' İstek ve ihtiyaçların dolaylı yoldan ifade edilmesi, sınır konulmaması ilişkilere zarar verir. İlişkideki bireysel alanların artması demek birleşme anlarında paylaşımın artmasına yardımcı olur. Bağımlı ilişki yerini bağlılığa dönüştürür. İlişki zenginleşir ve kişiler birbirini beslemeye başlar. ''dedi.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.