Nasıl biliriz sahi? Bir çırpıda onlarca sıfat sayılabilir muhtemelen. Bir o kadar da tarif. Bunların hiçbiri de (en azından ilk elde), iyi ya da makbul sıfat ya da tarifler olmayabilir. Ama tuhaflığa bakın ki ne dersek diyelim, dediklerimize hep bir sempati, sevgi, hatta aşk hali eşlik eder.
Evet tuhaftır. Evet kimselere benzemeyecek kadar şuur dışında gezinir kimi zaman. Haydi adlı adınca söyleyelim, evet delidir. Ama farklılık aralığını ne kadar açarsak açalım fark etmez, büyük bir kısmımızın kalbinin en güzel yerindedir o. Taht kurmuştur kalbimize.
Sevmeyen vardır elbette, belki nefret eden de. Ama bu durumun sanatçı ile en ufak bir alakası yoktur. Duygu sahibinindir vebali; Tilbe’ye karşı nefret hissedenin, kendini sorgulaması daha işe yarar neticelere sebep olurdu.
Twitter’da bilmeden yaptığı birkaç fahiş hatayı çıkarmayın karşısına. Onlarda/oralarda dahi, herkesi sığdırabildiği geniş kalbinin kurbanı oldu. Sonra zaten düzeltti de; meramının bambaşka bir şey olduğunu söyledi.
Aşktan, dostluktan, kardeşlikten yanadır. Hep ve her zaman böyle oldu. Ve bunu kendince hissediyor. Çoğumuza öğretilmiş ve sabah/akşam uyguladığımız davranış kalıplarına hiç yüz vermez. Kaz gelecek yerlere ise hiç uğramaz. Hasbelkader uğramış ya da yolunu düşürmüşse de, tırnaklarıyla o yapay perdeleri paralar, hatta aşağı indirir.
Sezen Aksu’ya (hem de Aksu’nun en güçlü olduğu zamanlarda) bunu yaptı. İbrahim Tatlıses’e (hem de İbo’nun en esip gürleyebildiği zamanlarda) de.
Bir narin güvercindir aslında. İnsanın sarılıp, saçlarını okşamak, “Tamam güzel kızım, geçti, hepsi geçti” diye teselli etmek istediği...
DELİYİM YANKILANAN AŞKINDAN
Yeni EP’si (mini albüm de der olduk) ‘2015’, Tilbe’nin hâlâ bildiğimiz Tilbe olduğunun işareti. Ancak onun yazabileceği kadar samimi cümleler, safiyane duygular, canhıraş feryatlar. Tamamıyla hakikatların insanı. Öyleydi zaten ve hâlâ aynı.
3kere balıklı ruma 2 kere lape ye yattım ama akıllı çıktım
‘Delikanlı’ ile huzura çıkıp yürek paraladığı günlerden beri çok değişmedi. Bazı zamanlar tatsız şarkılar da yaptığı oldu. Bazı zamanlar ise ritmine ancak kendisinin ayak uydurabileceği deli işi şarkılar da. Bazı zamanlar ise, oturduğu yerde kıpırdamadan duramadığı için yaptığı tekrarlar da, hem de albümler boyunca. Ama genel olarak iyi katında yer alır yaptıkları.
Yeni beş şarkısının beşi de fena değil. Aranjörler Mert Kayıkçıoğlu, Volkan Gümüşlü, Eylem Pelit ve Serdar Ayyıldız, Tilbe’nin dünyasını-atmosferini fazla değiştirmeden, dışardan müdahale etmenin kolaylığına kapılmadan sırtlamışlar şarkıları.
En ilginç olanı ‘Deliyim Aşkından’. En klasiğinden bir Yıldız Tilbe şarkısı gibi başlıyor gibi gözükürken, ‘aşk’ ile ‘âşık olunan’ı ayırıyor ve aşktan yana söylüyor söyleyeceklerini: “Ben bir deliyim aşkından ayıramazsın beni canım, çıkaramazsın yüreğinden.”
Bir tek ‘Yankılandı Aşk’ın Tilbe dünyasına fazlasıyla uzak tutulduğu söylenebilir. Büyük ihtimalle, kendisinin ya da (arkadaş, eş, dost, prodüktör dahil) çevresinin “Keşke biraz da farklı bir şeyler yapsan” ısrarlarının bir tezahürü gibi gözüküyor. Bir deneme olarak çok ilginç. Sezen Aksu’nun ‘Sude’sinin (kaybolmaya yüz tutmuş) ayak izlerini takip etmiş bu şarkı, tek başına ayakta elbette ama geri kalan dört şarkının, “Aramızda ne işi var?” dediği hissedilebiliyor. Aslında buna, bu EP’de gerek dahi yokmuş. ‘Cıs Yanarsın’ ile ‘Gönül Vakti’ zaten yazlık yerleri sallayalım, dileklerini karşılayabilirmiş.
Neyse. Yıldız Tilbe olsun da taştan olsun, hiç fark etmez.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.