16 katlı bir hastanenin zemin katında bir ameliyathane... Bir tarafta kalp cerrahları, bir tarafta o... Önce dananın göğüskafesini açtılar. Atan kalbin üzerine aleti diktiler. 1-2 dakika boyunca ameliyathanede kimse konuşamadı. Aletten alınan elektrik bilgisayar ekranında görününce gözleri doldu. O gece heyecandan ve yorgunluktan uyuyamadı.
Adı Canan Dağdeviren. Bu yılın başında Forbes dergisinin ‘30 yaşından küçük 30 bilim insanı’ listesine giren ilk Türk. Henüz 29 yaşında. Ve geçen ayın başında Harvard Üniversitesi’nin Genç Akademi Üyeliği’ne (Junior Fellow of Harvard) seçildi. Junior Fellow of Harvard, özetle kariyerlerinin başındaki araştırmacıların desteklenip, gerekli işbirliklerinin sağlanması için platform yaratan bir topluluk. Ve ‘kulübe’ sadece potansiyeli olağanüstü derece yüksek olanlar kabul ediliyor. Zaten Dağdeviren de geçen yılki iki icadıyla tıp dünyasında çığır açmış durumda.
İYİ Kİ SOBADA ELLERİM YANMIŞ
Ama önce hikâyeyi biraz başa saralım: Canan Dağdeviren, ortasınıf bir ailenin ilk çocuğu olarak İstanbul’da dünyaya geldi. İlk can dostuysa, kendisinden iki yaş küçük olan kardeşi Caner. Bayat ekmeği bakkala geri götürüp haklarını aramayı, civciv besleyip hayvan sevgisiyle tanışmayı, saksıda çiçekler büyütüp doğayı sevmeyi birlikte öğrenmişler. “Anneme, düştüğüm zaman beni kaldırmadığı ve sıcak sobaya parmaklarımı koyup ellerimi yakmama izin verdiği için teşekkür ediyorum. Çünkü ben deneyerek öğrendim. İlk deneylerimi evde yaptım” diyor.
Oldu bitti kuşkucu, meraklıymış... Ve hep çalışkan. Hep hayalci. Dedesinin yıllar önce 28 yaşındayken kalp yetmezliği nedeniyle öldüğünü öğrendiğinde yaşı henüz 5. Ve o yaşta ilk uzun vadeli hayalini belirlemiş: Kalp hastaları için bir şey yapmak!
Annesi hariç herkes fiziğin iyi olmadığını, iş bulamayıp mutsuz olacağını söylüyormuş ama neyse ki onları dinlememiş: Hacettepe Üniversitesi Fizik Mühendisliği’ne girdi, yüksek lisans yaptı, sonra da ver elini Amerika. Illinois Üniversitesi, Massachusetts Teknoloji Üniversitesi ve nihayet iki ay önce Harvard.
Yıllardır bir yandan araştırmalarını sürdürüyor, bir yandan da bir kadın olarak bilim camiasındaki cinsiyetçiliğe karşı direniyor: “Kadın fizikçi mi olurmuş, senden fizikçi olmaz” diyenler ya da projeyi tek başına yapabileceğine inanamayıp kimin yardım ettiğini soranlar...
PAZARLARI ÖĞRENCİLERLE SKYPE
Tüm eleştiri ve önyargılara, yaptığı bilimsel çalışmalarla cevap verdiğini düşünüyor. Bunun için güne sabah 6 civarı koşuyla başlıyor. Hatta alet fikirleri de genelde bu saatlerde keskinleşiyormuş. Sonra Türkiye’deki gündeme göz atma; akabinde toplantılar, deneyler... Laboratuvarda bu deneylerini kızlı-erkekli yaptıklarının altını çiziyor. Bir de elleri ve ayaklarının vücuduna göre biraz büyük olduğunun. Tam da bu yüzden ayakkabı kutuları biraz büyükmüş: “Tüm aletlerim içine sığıyor. Bu ayakkabı kutusunun içinde insanlık için önemli şeyler var.” Ve bir de şunu ekliyor: “İleride ne kadar malvarlığınız olduğu, ayakkabı kutusu sayınıza göre değil, vücudunuzda kaç tane sensör olduğuna bağlı olarak değişecek.”
Pazar tatil günü... Ama 2 saat daha az uyuyup ona ulaşan gençlerle Skype toplantıları yapıyor. Bir de hayal kuruyormuş. Sürekli. “Hz. Osman’ın dediğine göre Allah nasip etmediği hiçbir şeyin hayalini kurdurtmazmış. Çocuklar dünyanın geleceği ve onların çok güzel hayalleri var. Onlara zarar vermeyelim, onları dövmeyelim, öldürmeyelim.” “İngilizce öğretmeni olabilsinler” derken Ali İsmail Korkmaz’ı, “Koşup ekmek alabilsinler” derken Berkin Elvan’ı anıyor.
SAÇ TELİNDEN 100 KAT İNCE
Peki, kendi hayali ne mi oldu? Söyleyelim. Canan Dağdeviren, kalp sorunları yaşayan hastalar için ‘giyilebilir kalp pili’ (PZT MEH) ürettiğinde 28’inde, tam da dedesinin öldüğü yaştaydı. Bu pil, kalbin, akciğerin ve diyaframın hareketiyle elektrik enerjisi üretiyor. İnsan vücuduyla uyumlu plastik bir yüzeye tutturulan bu malzeme, saç telinden 100 kat daha ince, kâğıt gibi de katlanıp bükülebiliyor. Çalışmalar, Arizona Üniversitesi Sarver Kalp Merkezi’yle ortaklaşa yürütüldü. Kıvrımlı hatlara sahip organlarla kontakt kurabilen bu pille enerji verimliliği yüksek ve organların hareketini sınırlamayan bir sistem oluşturulmuş oluyor. Günümüzde kullanılan kalp pillerinin 5-7 yıl ömrü var ve pil işlevini yitirince riskli bir ameliyatla değiştirilmesi gerekiyor. Fakat, bu yeni aletle kalbiniz, akciğeriniz veya diyaframınız, kalp pili için gereken enerjiyi kendisi üretiyor. Giyilebilir olmasıysa, vücutla uyumlu olması demek.
Vücut/deri mekanik özelliklerini tespit eden cihazıysa annesinin fikriydi. Kullandığı yüz kremlerinin işe yarayıp yaramadığını tespit eden bir alet olup olmadığını sormuştu. O da sadece annesini değil, deri hastalıklarını da memnun eden bir alet tasarladı. Bu cihaz, dövme gibi vücuda yapıştırılıyor ve 10 saniye teşhis yapıyor. Arizona’da deri kanseri taşıyan hastalar üzerindeki denemelerin başarılı olduğunu söylüyor.
SIRADA PARKİNSONLULAR VAR
“Hayal ettiğiniz yerde misiniz?” diye sordum Dağdeviren’e. “Evet” dedi ama ona göre başarı göreceli bir kavram. Onun gözünde başarı, yaptığı aletlerin bir hastanın derdine derman olması, sevdikleriyle sağlıklı günler geçirebilmesini sağlaması. Şimdi planlarında, parkinson ve farklı beyin hastalarına yardımcı olabilmesi için iğne şeklinde bir pil yapmak var. İlk denemeler başarılı. “Çok heyecanlı ve umutluyum” diyor:“Güzel günler göreceğiz, güneşli günler.”
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.