Hapşırık ve öksürüğün omurgalar içindeki basıncı aniden artırması nedeniyle bel fıtığına yol açtığını söyleyen Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Uzmanı Prof. Dr. Özcan Hız, “Bazı hastalarda hapşırma ve öksürme anında fıtık patlaması yaşandığı görülmektedir” dedi.
Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Uzmanı Prof. Dr. Özcan Hız, özellikle öksürme ve hapşırma nöbetlerinde bel fıtığından korunmak için rahat olunması gerektiğine dikkat çekerek, öne eğirilmemesi ve belin düzgün pozisyonda tutulması gerektiğini söyledi.
“Uzun yol şoförleri risk altında”
Bel ağrısının hareketleri kısıtlayan, yürümeyi oturmayı ve ayakta durmayı zorlaştıran, can sıkıcı ve oldukça sık görülen bir sağlık sorunu olduğunu dile getiren Prof. Dr. Hız, “Ağır kaldırmak, hareketsiz bir yaşam şekli, uzun yol şoförleri ve masa başı çalışanlar gibi uzun süre oturarak çalışmak bel ağırlarını artırabilir. Fazla kilolar, zayıf bel ve karın kasları olanlar, duruş bozukluğu olması, hamileliğin son dönemleri, riskli sporlar (halter, kürek) bel ağrısına zemin hazırlayan unsurlardır. Bel ağrısı, kaslar ve bağlar gibi yumuşak dokuların zorlanmasına bağlı basit ve geçici nedenlerden olabileceği gibi omurlar ve disklerin hastalıklarına bağlı nedenlerden de kaynaklanabilir. En sık bel ağrısı nedeni disk patolojilerinden kaynaklanan ağrılardır. Yaşlanma ile birlikte disk içindeki su azalır ve küçük zorlanmalarla ya da ani bir hareketle diski çevreleyen dokular yırtılır ve bel fıtığı oluşur. Disk yapısındaki bu bozulma omurgayı oluşturan kemik ve bağlarda zorlanmaya ve bozukluğa yol açar. Böylece ağrıda artış ve kronikleşme meydana gelir. Bunun sonucunda bel kayması ve omurilik kanalında daralma da ortaya çıkabilir” dedi.
“Bel ağrısı aniden de oluşabilir, giderek de artış gösterebilir”
Bel ağrısının aniden oluşabileceği gibi, giderek artış gösteren şekilde de ortaya çıkabileceğini vurgulayan Prof. Dr. Hız, ‘’Bel ağrısı hastalar tarafından derinden gelen, bıçak saplanır gibi, yanma veya sızlama şeklinde tarif edilebilir. Bel ağrısına kalça ve bacağa yayılan ağrı, uyuşma, karıncalanma, güçsüzlük şeklinde belirtiler eşlik edebilir. Çocukluk çağında veya yaşlı hastalarda olan, gece devam eden, yoğun ve ilerleyici bel ağrısı olanlar, sabah belde bir saatten uzun süren tutukluk hissi, bacak kaslarında güç kaybı, bel ağrısı ile birlikte ateş varlığı, idrar yapmakta güçlük, hastada geçirilmiş veya var olan kanser, kısa sürede ve istem dışı kilo kaybı, vücut direncini azaltan veya kemik azalmasına yol açan ilaçları kullananlar, yapısal deformite (kifoz, skolyoz) olan kişiler bu ağrıları dikkate alarak, konusunda uzman bir doktora başvurmalıdırlar” şeklinde konuştu.
“Belinizi nasıl kullanacağınızı dikkate alın”
Prof. Dr. Hız, enfeksiyöz, romatizmal, kanser ve osteoporoza bağlı bel ağrıları dışındaki akut bel ağrısı atağı olan hastaların tedavi ile yarısının 1-2 hafta içerisinde, yüzde 80’inin ise 6 hafta içinde düzeldiğini belirterek, “Hastaların bir kısmında bel ağrısı atakları tekrarlayabilir. 6 haftadan uzun sürerse kronik bel ağrısından söz edilir. Bel ağrısına yol açan nedenler tespit edildikten sonra belin nasıl kullanılacağının öğrenilmesi ve düzenli yapılan bel egzersizleri, tedavinin en önemli parçasını oluşturur. Ağrı nedeniyle hareketi kısıtlamak ve uzun süre istirahat etmek, bel ve karın kaslarında güçsüzlüğe yol açarak ağrının uzamasına ve tekrarlamasına neden olabilmektedir. Bu nedenle, omurga kırıkları ya da sinir basısı gibi ciddi sorunlar dışında dört günden fazla yatak istirahati tavsiye edilmemekte ve hastaların bir an önce aktif yaşama dönmeleri tercih edilmektedir. Ağrının şiddetli olduğu dönemde ağrı kesici ve kas gevşetici ilaçlar yarar sağlayabilir. Fizik tedavi yöntemleri, kaplıca tedavisi, akupunktur, lokal enjeksiyonlar bel ağrısı tedavisinde fayda sağlayan yöntemlerdir. Yeterli süre ve uygun tedaviye yeterince yanıt vermeyen, nörolojik defisit gelişen bel fıtığı ve omurilik kanalında darlık olan hastalarda cerrahi tedavi öncelikli seçenektir” ifadelerini kullandı.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.