Bursa Tabip Odası, Bursa Veteriner Hekimler Odası, Bursa Diş Hekimleri Odası ve Bursa Eczacı Odası tarafından oluşturulan Tek Sağlık Platformu, son günlerde devlet hastanelerinde Kuduz Aşısı'nın bulunamaması hakkında bir basın açıklaması gerçekleştirdi.
Duruma tepki gösterilen açıklamayı Bursa Tabip Odası Başkanı Dr. Levent Tufan Kumaş okurken ona, Bursa Veteriner Hekimler Odası Başkanı Vet. Hek Melike Baysal ve Bursa Eczacı Odası Başkanı Okan Şahin eşlik ettik.
Açıklamanın tamamı şu şekilde:
"Halk sağlığı ciddi tehdit altında! Yetkilileri önlem almaya davet ediyoruz!
İnsanlarda görülen; etkenleri virüs, bakteri, parazit, mantar olan enfeksiyon hastalıklarının yüzde 61'inden fazlasının zoonotik hastalık, yani hayvanlardan insanlara bulaşan hastalıklar olduğu bilinmektedir. Tüm dünyayı etkileyen ve ağır sonuçlara yol açan COVID-19 ya da daha güncel bir sorun olan maymun çiçeği hastalığı, her gün yenileri ortaya çıkan bu zoonotik enfeksiyonlara örnek olarak gösterilebilir. Kuduz hastalığı ise çok eski çağlardan beri bilinen ve ölümcül sonuçları olan bir zoonotik enfeksiyondur.
Bu hastalıkların pek çoğundan aşı ile korunmak mümkün olduğu gibi, hayvanlarda bu hastalıkları önleyerek ya da tedavi ederek de korunmak mümkündür.
"Tek Sağlık Platformu"nun amacı; sağlıklı hayvan, sağlıklı çevre ve dolayısıyla da sağlıklı insan için farkındalık yaratmak, çalışmalar yapmak, yöneticileri doğru bilgilerle yönlendirmektir.
"Koruyucu hekimlik" olarak tanımladığımız bu yaklaşımla hayvan ve insan sağlığı, henüz hastalık ortaya çıkmadan engellenerek korunur ve sağlık ekonomisi de gözetilmiş olur.
Kuduz, dünyada her yıl yaklaşık 59 bin kişinin ölümüne neden olan ölümcül bir enfeksiyon hastalığıdır. Ancak korunmada etkili bir aşısı mevcut olan kuduz hastalığını korunma ve bütüncül sağlık yaklaşımı ile elimine etmiş ülkeler mevcuttur. Ülkemizde ise her yıl 1-4 kuduz olgusu bildirilmekte ve yılda 200 bin-250 bin arasında kuduz aşısı uygulanmasına karşın kuduz halen ciddi bir halk sağlığı sorunu olarak karşımızda durmaktadır.
Veteriner hekimler tarafından hayvanlarda, hekimler tarafından da riskli temas sonrası insanlarda aşılama yoluyla KUDUZ HASTALIĞI önlenebilmektedir.
Ancak, aşılanmamış hayvan ve insanlarda hastalığın tedavisi yoktur.
Bu nedenle, hem hayvanlar için hem insanlar için kuduz aşısı mutlaka ulaşılabilir olmalıdır.
Oysa son günlerde, bir kedi tarafından ısırılan veteriner hekimin aşılanamaması ile iyice görünür olan bu sorun hakkında bizler de aşıların son durumu ile kamuoyunu değerli basın mensuplarımız aracılığı ile bilgilendirmek istedik.
1885'te dünyada ilk kuduz aşısı bulunmuş, 1887 Ocak ayı başında Kuduz aşısı Osmanlı`ya getirilmiş ve Mekteb-i Tıbbiye-i Askeriye-i Şahane'de ilk kuduz aşısı üretilmiştir. 27 Mayıs 1928 tarihinde, savaştan yeni çıkan Türkiye Cumhuriyeti'nde halk sağlığının korunması amacıyla temel laboratuvar hizmetlerini yürütmek için Refik Saydam Hıfzıssıhha Müessesesi kurulmuştur. 1930'lu yıllardan itibaren aşı üretme konusunda çok başarılı çalışmalar yapmış ve yıllarca ülkemizin aşı ihtiyacını dış sermayeye bağlı kalmadan sağlamıştır.
Kuruluşundan itibaren toplumu kıran bulaşıcı hastalıklarla çok başarılı bir mücadele yürütmüş, BCG, kuduz başta olmak üzere pek çok aşı ve anti-serum üretmiştir. Ancak iktidarın 2002 yılından itibaren uyguladığı "Sağlıkta Dönüşüm Projesi"nin sağlıkta yıkıcı etkisinin bir sonucu da, atıl hale getirilen Hıfzıssıhha Enstitüsü'nün 2011 yılında tümüyle ortadan kaldırılmasıdır. Bunun sonucu olarak toplumsal aşı politikamız ve aşı üretimimiz büyük ölçüde ortadan kalkmış, tamamen dışa bağımlı bir duruma dönüşmüştür.
Şu anda içinde bulunduğumuz durum ise endişe vericidir. Hemen her gün, kuduz riskli temas sonrası başvurdukları sağlık kurumlarında aşıya ulaşamayan, hastane hastane dolaşarak aşı arayan hasta ve hasta yakınlarının bildirimleriyle karşı karşıyayız. Sağlık otoritesi tarafından kriz yönetilememiş, gerekli durumlarda kısıtlı sayıdaki aşı stoğuna ulaşım organizasyonu yapılamamış ve daha da önemlisi kamuoyu yeterince bilgilendirilmemiştir. Bu durum da doğal olarak korku ve güvensizliğe yol açmıştır.
Bu acı tablonun sebeplerinden en önemlisi; gelir getirici işlemleri ve kârı toplum sağlığının önünde tutan sağlık politikalarıdır. Kuduz ve diğer aşıların erişimine ilişkin yaşadığımız bu zorlukları bir daha yaşamamak için yabancı sermayeye bağımlı olmadan kendi aşımızı kendimiz üretebilmeliyiz. Yaşadığımız bu kriz bize ülkemizin yıllarca aşı ihtiyacını karşılamış olan Refik Saydam Hıfzıssıhha Enstitüsü gibi bir kuruma ihtiyacımız olduğunu göstermektedir.
Sermayeyi önceleyen ve topluma yönelik bir şey içermeyen sağlık politikalarının bedeli, topluma ödetilmemelidir. Bakanlığın en acil sorumluluğu, her bir insanın sağlık hakkına yönelik ciddi tedbirleri derhal almak ve sağlık sisteminin temelini krizlere cevap verebilecek şekilde yeniden düzenlemektir."
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.