TBMM’de düzenlediği basın toplantısında, görüşülmekte olan anayasa metninin Meclis’in ortak toplumsal bir mutabakat metni olmadığına vurgu yapan CHP’li İrgil, 2019’dan önce hayata geçmeyecek birçok pratik için toplumun ekonomik ve psikolojik olarak var olandan çok daha gergin bir sürece doğru iteklendiğini ifade etti.
İrgil, “Ortadoğu’nun kızgın olduğu bu döneminde, ülkenin bu kadar kutuplaşmış ve gerilmiş olduğu bir süreçte, insanların bu kadar canı yanıyorken, bir kişinin veya bir grubun gelecek çıkarları için ülkenin menfaatlerini, ülkenin bekasını tehlikeye atmamız hiç doğru değil” dedi.
BAŞKA BİR VESAYETİN ÜRÜNÜ
İki yıldır Meclis’teki kanun yapılma süreçlerini izlediğini belirten İrgil, şunları söyledi: “Benim burada tuhaf bulduğum ve kendimi de sorumlu olarak hissettiğim bir konu var. Bu Meclis’ten binlerce egosu kabarık, kibirli, özgeçmişi tuğla kalınlığında nice insan geldi geçti, halen de burada varlar. Ama bu kadar her şeyi bilen insan, toplanıp bu 30-40 yılda bir anayasa metni üzerinde uzlaşamadı. Ortak toplumsal bir mutabakat yazamadı. Hep başka vesayet alanları anayasa yaptı. Bu ülke için acı olan budur! Bugün de, bu anayasa metni bir yerden bize gelmiş bir belgedir ve bu belgeyi burada taşeron gibi bize onaylatmaya çalışıyorlar. Maalesef yıllardır Meclis’e gelenler ve hukuk adamlarımız medeni, çağdaş bir anayasa yapmayı başaramamıştır. Bu yüzden bir siyasi olarak kendi adıma bu toplumdan özür diliyorum.”
GEÇMİŞİN BENZERİNİ YAŞIYORUZ
Cumhuriyet’e gidilen dönemde, Abdülhamid ve Meşrutiyeti isteyenlerle bugün arasındaki benzerlikleri hatırlatan İrgil, “O dönemde sansür, basın yasakları, muhbirlik yaşandı, mesela devlet ödeneklerinin önemli bir bölümü muhbirlere verilmiş. 1957 yılında da yine muhalefete baskılar, yine basına sansür, yine akademik ortama baskılar gelmişti ve arkasından darbe pratikleri çalıştı” diye konuştu.
İrgil, tarihin tekerrür ettiğini ve toplumun benzer süreci yaşadığını belirterek şöyle devam etti: “O yüzden Türkiye’deki siyasetçilerin aklını başına almasını, bu topraklarda ortak bir hayat sürdüğümüzü, bütün alanların hepimizin olduğunu, hepimizin yaşam tarzına saygı içinde birbirimizle yaşamak zorunda olduğumuzu bir kez daha hatırlatmak istiyorum” diye konuştu.
YETKİ KİMDE, NEREDE BELLİ DEĞİL!
İrgil ayrıca ülke içinde yaşanan uzlaşmaz tavrın da gelecek için edişe yarattığını ifade etti. “Şu anda kimin yetki alanı nerede, hangi konu ne zaman yasaklanacak belli değil” diyen İrgil, şöyle devam etti:
“Örneğin Bursa’da, Asil Çelik’te bir grev süreci başlatılmıştı. Bu ülkenin Sanayi Bakanlığı, ilgili bir dolu kurumu varken bir bakıyorsunuz Cumhurbaşkanı imzasıyla özel bir kararla bu grev yasaklanabiliyor. Örneğin CHP’nin ‘Ayağa Kalkıyoruz’ eylemi dün bir valilik tarafından yasaklandı.”
BU GİDİŞAT ENDİŞE VERİCİ
Herkesin taraftarlara dönüştüğünü, bu nedenle eksiğini, fazlasını görecek durumda olmadıklarını belirten İrgil, Meclis’teki anayasa görüşmelerinden de bir örnek verdi:
“Geçen akşam keyfi bir yönetimi eleştiren, buna itiraz eden, Türk Dil Kurumu’ndan ‘babanızın çiftliği mi’ deyimini dile getirdiğimizde, Meclis Başkanvekilinden “Ailemi bu işe karıştırma” yanıtı geliyor. Bu hiç anlamlı değil. Bir insan, bir hekim, bir baba olarak en büyük endişem; bu kutuplaşmış ve nefretin hakim olduğu iklim. Bu iklimden siyaset sorumludur. Bu uzlaşmaz tavırlar, bu birbirini asla anlamama ve dinlememe, karşı taraftan geliyorsa kesin kötüdür mantığıyla yürüyen bu gidişat, ülkeyi iç çatışmaya götürür. Bundan hepimiz zarar göreceğiz. Bütün dünya bunun örnekleriyle dolu.”
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.