Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, ATO Congresium'da düzenlenen HAK-İş 14'üncü Olağan Genel Kurulu Toplantısı'nda konuştu.
umhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Eğer ekonomi politikalarında Merkez Bankası kendisinden beklediğimiz rolü hakkıyla oynayabilseydi böyle bir değişikliğe ihtiyaç olmazdı. Orada bir tıkanıklık var ve bunun bedelini tüm ülke, tüm millet hep birlikte ödüyoruz. Gereken istişareleri yaptık, kararımızı aldık ve uyguladık. Bundan sonra Merkez Bankası ekonomi programımıza çok daha güçlü destek verecektir” dedi.
31 Mart Yerel Seçimlerinin ardından Bolu Belediyesindeki işten çıkarılmaları kınayarak konuşmasına başlayan Erdoğan, “Akşam başka sabah başka yalan söyleyenleri de tüm milletime şikayet ediyorum. Bir kapı kapanır binlerce kapı açılır. Hukuk yoluyla haklarımızı sonuna kadar savunacağız ve inşallah HAK-İŞ bu işin arkasındadır ve bizler de yanındayız. Bu yıl 43. kuruluş yıl dönümünü geride bırakan HAK-İŞ Konfederasyonumuza ilk günden bu yana sürdürdüğü emek, demokrasi, özgürlük, adalet mücadelesi için teşekkür ediyorum.
Bugün gerçekleştirilmekte olan 14. Olağan Genel Kurul Toplantısı'nın hayırlara vesile olmasını diliyorum. İnancımızda ve kültürümüzde çalışmak, alın teriyle üretmek, hakkını aramak ve almak çok değerli görülmüş ve övgüyle karşılanmıştır. HAK-İŞ kurulduğu günden beri sadece işçinin, emekçinin hakkını aramakla kalmamış aynı zamanda bağrından çıktığı toplumun tüm meseleleriyle de yakından ilgilenmiştir. Aynı alanda faaliyet gösteren kendi milletinin değerlerine ve ülkesinin çıkarlarına duyarsız kimi yapıların tersine HAK-İŞ hep yerli ve milli bir anlayışla çalışmalarını yürütmüştür. Türkiye'yi birlikte bugünlere getirdik. Yine birlikte geleceğe taşıyacağız. 2023 hedeflerimize beraber ulaşacağız. Bizden sonraki nesillere 2053 ve 2071 vizyonlarımızı beraberce emanet edeceğiz” ifadelerini kullandı.
Milletin ve emekçinin yanında yer almanın lafla olmayacağını kaydeden Erdoğan, “Büyük büyük laflarla, yalanlarla, sloganlarla, içi boş vaatlerle milletimizi ve emekçimizi kandırmaya çalışmadık. Bu ülkenin 82 milyonun her birinin hayat seviyesini yükseltecek icraatlar ortaya koyduk” diyerek sözlerini şöyle sürdürdü:
“Her ne kadar son dönemdeki döviz dalgalanmaları sebebiyle uluslararası hesaplarda bir miktar gerileme yaşanmış olsa da fiilen milletimizin 17 yıl öncesinin çok üzerinde bir refah seviyesinde bulunduğunu vicdan sahibi herkes kabul eder. Ülkemizi yıllık bazda 2009 hariç hep büyüttük. Milli gelirimizi 3 kattan fazla artırdık. Ücretlilerin gayrisafi katma değerden aldıkları payı yüzde 28'den yüzde 39'a çıkartarak zenginliğin tabanını genişlettik. Satın alma gücü paritesine göre ülkemizi dünyanın 13'üncü büyük ekonomisi haline getirdik. Otomotivden beyaz eşya ve inşaata kadar üretim ve satış rekorları kıran bir ekonomik hareketlilik ortaya çıkarttık. İhracatımız her ay tüm zamanların rekorunu kırarak artmaya devam ediyor. Şu anda 170 milyar dolar civarındayız. Yıl sonu itibariyle bunun üzerine çıkacağız.
En kısa zamanda da bu rakamı 200 milyar doların üzerine çıkaracağız. Cari açığı hem yıllık bazda hem dönemsel olarak hedeflerimize yakın bir seviyeye çekmeyi başardık. İş gücüne katılım oranı geçmişte hiç olmadığı kadar yüksek bir seviyeye çıktı. Buna rağmen biz 9 milyon kişiye ilave bir istihdam sağlayarak kırılması güç bir başarıya imza attık. Son dönemdeki dalgalanmalar nedeniyle işsiz oranının bir parça yükseldiğinin farkındayız. İş dünyamızla birlikte 2,5 milyon yeni istihdam hedefimize ulaştığımızda işsizliği yeniden tek haneli rakamlara düşüreceğiz.
Dövizdeki dalgalanma ve faizlerdeki yükseliş sebebiyle borçlanma oranımız bir parça yukarıya çıkmış olsa da dünyada özellikle de AB ve OECD ülkeleri arasında çok iyi bir yerde bulunuyoruz. Şimdi bize İMF'yi tavsiye edenler var, o kapı kapanmıştır. Merkez Bankamızın döviz rezervi şimdi brüt olarak 100 milyar dolara yaklaştık. Hem kendi içimizdeki yapısal reformları hızlandırarak hem de dış şoklara karşı daha güçlü hale gelerek bütün bu süreçleri geride bırakacağız. İşte o zaman borçlanma politikalarımızı daha adil ve sürdürülebilir bir zeminde yürütme imkanına kavuşacağız. Uzak olmayan bir gelecekte her alanda yeniden hedeflerimize uygun bir seviyeye çıkacağız. Gereken her durumda ihtiyaç duyulan adımları atmak kararları almak mecburiyetindeyiz. Ana ormancılık faaliyetleri ve orman yangınları ile mücadeleden dolayı işçi ihtiyacının hat safhada olması gerekçesiyle bütün geçici işçiler için 4 ay süre uzatımı talebi yenilendi ve bu talebi Hazine ve Maliye Bakanımız bana iletti ve bu 4 aylık uzatma sürecini gerçekleştirmiş oluyoruz. Hayırlı olsun.”
"Merkez Bankası kendisinden beklediğimiz rolü hakkıyla oynayabilseydi böyle bir değişikliğe ihtiyaç olmazdı"
Merkez Bankası Başkanı Murat Çetinkaya'nın görevden alınmasına değinen Erdoğan, yapılan görev değişikliği nedeniyle birilerinin yaklaşım tarzını kabul etmediklerini belirterek, “Davul birilerinde tokmak birilerinde. Yanlış bir anlayış. Bedelini siyasetçi ödeyecek. Mutluluğunu banka başındaki yaşayacak. Yok böyle bir şey. Verilen her türlü bu noktadaki istişare noktasındaki karara uyacaksın. Yeni yönetim sisteminde başkan bu konulara müdahale yetkisini almıştır. Böylece faiz denilen bu her türlü kötülüğün anası olan hele hele para politikalarında bu konuyla ilgili verilen talimatlara uymayan bu arkadaşımızın bir değişikliğe tabi tutulması gerektiğine inandık. Şimdi kimler savunuyor bunu, hep faizciler savunuyor. Bundan sonraki süreçte faiz politikamızın nasıl hangi türde şekillendiğini en kısa zamanda göreceksiniz. Faiz enflasyonun da anasıdır.
Faizi yüzde 63'ten alıp yüzde 4,6'ya indirdiğimizde yüzde 30 olan enflasyon yüzde 7'ye inmiştir. Bunu gören batı süratle bize Gezi Olaylarıyla müdahale etmiştir. Bununla birlikte faiz birden yükselmeye başlamış, çift haneli rakamlara çıkmış ve enflasyonda onunla beraber çift haneli rakamlara çıkmıştır. Tekrar bunu tek haneli rakamlara indireceğiz. Türkiye'deki bazı faizciler bundan rahatsız olabilir. İstedikleri kadar rahatsız olsunlar, kararlıyız ve bu işi bitireceğiz. Yeni yönetim sisteminde Merkez Bankası Başkanına atama görevi ülkenin diğer politikalarıyla birlikte ekonomi politikasından da sorumlu olan Cumhurbaşkanına bırakılmıştır. Eğer ekonomi politikalarında Merkez Bankası kendisinden beklediğimiz rolü hakkıyla oynayabilseydi böyle bir değişikliğe ihtiyaç olmazdı. Orada bir tıkanıklık var ve bunun bedelini tüm ülke, tüm millet hep birlikte ödüyoruz. Göz göre göre ülkemizin sırtına böyle bir yükün bindirilmesine rıza göstermek Cumhurbaşkanı olarak bizim görevimizi ihmal etmemiz anlamına gelirdi. Gereken istişareleri yaptık, kararımızı aldık ve uyguladık. Bundan sonra Merkez Bankası ekonomi programımıza çok daha güçlü destek verecektir. Türkiye demokraside ve ekonomide gerçekleştirdiği atılımlardaki başarılarıyla geçmişten beri hep dünyayı şaşırtmış bir ülkedir. Önümüzdeki dönemde de herkesi bir kez daha şaşırtmakta kararlıyız” açıklamasında bulundu.
“HAK-İŞ'in 31 Mart seçimlerinin ardından özellikle CHP ve HDP'ye mensup belediyelerde sendikalardan istifa ettirilen 17 bine yakın üyesi ve işten atılan 800'e yakın kişiyle ilgili verdiği mücadeleyi destekliyorum” diyen Erdoğan, “Seçimlerden önce hak, hukuk, adalet laflarını ağızlarından eksik etmeyenlerin seçimlerin ardından haksızlık hukuksuzluk ve faşizm abideleri haline dönüşmesini üzüntüyle takip ediyoruz. Sendika değiştirme baskısı işçinin hak arama mücadelesine yönelik aleni bir saldırıdır. Sırf siyasi düşüncesinden dolayı insanları işten atarak ekmeğinden mahrum etmek şehit yakınlarını istiskale yeltenmek partizanlığın en sefil en aşağılık halidir. HAK-İŞ bu ideolojik sapkınlıklara, insani duyarsızlıklara, zulümlere karşı mücadele ederek bugünlere gelmiştir. 31 Mart'ın ardından belediyelerde yaşanan tehlikeli gidişin önünü de hep birlikte mücadele ederek keseceğiz” ifadelerini kullandı.
"Sorunların tamamının üstesinden gelinebilir ve çözülebilir olması sevindiricidir"
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nin bir yıllık değerlendirmesi ve sistem tartışmalarına değinen Erdoğan, konuya yönelik şunları söyledi:
“Ülkemizin döviz, faiz, enflasyon tuzağı başta olmak üzere pek çok kritik sınamaya maruz kaldığını görüyoruz. Suriye ve Irak'tan Doğu Akdeniz'e kadar ülkemiz açısından hayati önem taşıyan nice uluslararası krizle mücadele ettik. Amerika'nın ve Avrupa ülkelerinin ülkemize yönelik pek çok haksız eleştirisine ve uygulamasına göğüs gerdik. 4,5 milyonu bulan sığınmacıların getirdiği ekonomik, siyasi ve insani yükleri omuzladık. Mali idareler seçimleri öncesi ve sonrasında siyasi iklimi zehirlemeye yönelik nice oyunu bozduk. Tamamını yeniden yapılandırdığımız Bakanlıklarımız ve kurumlarımızın bu bir yıllık dönemdeki çalışmaları bize hem başarılı hem de eksiklerimizi ve aksaklıklarımızı gösterdi. Yönetim değişikliğinin büyüklüğünü düşündüğümüzde ortaya çıkan sorunların tamamının da üstesinden gelinebilir ve çözülebilir olması sevindiricidir. Reform ve değişim insanların kendi hayatları gibi kurumlar içinde kesintisiz bir süreci ifade eder. Bakanlıklarımızın ve kurumlarımızın güçlü yönlerini destekleyecek, zafiyet ortaya çıkartan yönlerini de süratle değiştireceğiz.
Cumhurbaşkanlığı bünyesinde bu değerlendirmeyi başlattık. Bizim de kendi gözlemlerimiz, tespitlerimiz, teşhislerimiz ve çözüm yöntemlerimiz bu süre içinde oluştu. Meclise düşen görevleri grubumuzdaki arkadaşlarımız, Cumhurbaşkanlığı bünyesinde yapılması gerekenleri de külliyedeki ekibimiz vasıtasıyla çalışıyoruz. Türkiye'nin cumhuriyet tarihindeki en önemli yönetim reformunu baltalama peşinde olanlara aradıkları fırsatı vermeyeceğiz. Milletimizin 16 Nisan Halk Oylaması ile kabul ederek bize teslim ettiği bu emanete sonuna kadar sahip çıkacağız. Demokrasiye, milli iradenin üstünlüğüne, milletin tercihlerine saygı duyan herkesin artık yeni yönetim sistemi tartışmalarından uzak durması gerekiyor. Bu nasıl bir mantıktır, nasıl bir anlayıştır. Bir yönetim sistemi kuruyorsunuz ve bunu millete götürüyorsunuz. Millet yüzde 52 ile buna evet diyor. Şimdi çıkıyorsun bunu tekrar oylamaya, referanduma götürelim diyorsun. Bu nasıl bir siyaset anlayışıdır. Alışkanlıkları hep bu.
Geçmişten bu yana diyorlar ki, tek adamcılık. Tek adamcılık eğer buysa bunu biz sizden öğrendik. CHP zihniyeti demek tek adamcılık demektir. İl başkanlarının vali olmasını biz bunlardan öğrendik. Valiler CHP'nin il başkanlarından oluşuyordu. Bunu yaşadı bu ülke. Bunların yaşandığı ülkemizde şu anda hak, hukuk, adalet dersi vermeye kalkıyorlar. Önce bu dersi siz alacaksınız. Türkiye bütün bu tartışmaları çok uzunca bir süre yaşamış, reformunu gerçekleştirmiş, tercihini ortaya koymuştur. Bundan sonra Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemini daha ileriye nasıl taşırız, eksiklerini nasıl düzeltiriz, onun yollarını arıyoruz. Bu konuda HAK-İŞ'ten de destek ve katkı beklediğimi, diğer sendikalardan da aynı şekilde bu desteği bekliyorum. Türkiye'nin demokrasi ve kalkınma mücadelesinde hep önde yer alan HAK-İŞ'in bu hususta da üzerine düşeni layıkıyla yerine getireceğinden şüphe duymuyorum.”
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.