Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Hami Aksoy, ABD'den 3 Ağustos haftası yeni bir askeri heyetin güvenli bölge gelişmeleri için geleceğini açıkladı.
Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Aksoy, “ABD ile ortak bir noktada buluşulamaması halinde güvenli bölgeyi tek başımıza oluşturmak durumunda kalacağız. Bu sürecin oyalamaya dönüşmesini izin vermeyeceğiz. Beklentilerimizin karşılanmaması halinde ulusal güvenliğimizi sağlamak üzere her türlü önlemi alabilecek kabiliyete ve yeteneğe sahibiz” dedi.
Aksoy, gündeme ilişkin önemli açıklamalarda bulundu ve basın mensuplarının sorularını yanıtladı. Dışişleri Bakanlığında gerçekleşen toplantıda, Türkiye'nin F-35 programından çıkartılmasına ilişkin bir değerlendirmede bulunan Aksoy, “Trump S-400'ü neden aldığımızı anlamış vaziyette ve bunu her seferde dile getiriyor. Trump'ın bu anlayışının kongre üyeleri ve ABD bürokrasisi tarafından paylaşılmadığını görüyoruz. S-400'ün ülkemize gelmesinden itibaren program ortaklığımız askıya alındı ve programdan resmen çıkartılmamıza ilişkin girişimler başlatıldı. Buna karşın SSB ile taahhütlerimizi yapmayacağımızı, yükümlülüklerimizi 2026 veya sonrasına ertelemek durumunda kaldığımızı belirttik. Bizim bu projeye ilave 1-1,5 milyar dolar taahhüdümüz var. Bunu ödeyemeyeceğimiz için projenin üretim maliyeti oldukça artacak. Bizim hesaplarımıza göre üretim sürecinden dışlanmamış nedeniyle uçak başına 7-8 milyon dolara varan ilave bir maliyet ortaya çıkıyor. Bu da programın bütün ortaklarının aleyhine bir durum. Etrafımızda bu kadar tehdit varken ülkemizi savunmasız bırakmamız düşünülemez” ifadelerini kullandı.
"Münbiç'te olduğu gibi bir oyalama süreci içine girilmesini kabul edemeyiz"
Fırat Nehri'nin doğusunda kurulması öngörülen güvenli bölge ile ilgili de önemli açıklamalarda bulunan Aksoy, konuya ilişkin şunları söyledi:
“ABD ile ortak bir noktada buluşulamaması halinde güvenli bölgeyi tek başımıza oluşturmak durumunda kalacağız. Bunu her düzeyde ABD'li muhataplarımıza iletiyoruz. ABD tarafının teklifleri meşru güvenlik endişelerimizi karşılamaya yetmiyor. Münbiç'te olduğu gibi bir oyalama süreci içine girilmesini kabul edemeyiz. Bu sürecin oyalamaya dönüşmesini izin vermeyeceğiz. Beklentilerimizin karşılanmaması halinde ulusal güvenliğimizi sağlamak üzere her türlü önlemi alabilecek kabiliyete ve yeteneğe sahibiz.
Bölgenin tüm terör unsurlarından temizlenmesini ve bölgede barış koridoru oluşturulmasını istiyoruz. Sadece kendi güvenlik ve istikrarımız için değil, bölge halklarının istikrarı ve güvenliği içinde bu adımların atılmasını istiyoruz. 3 Ağustos haftası ülkemize gelecek olan ABD askeri heyeti ile görüşmeler devam edecek.”
"Beklentilerimizin karşılanmadığını anladığımız halde güvenli bölge ile ilgili gerekli adımlarımızı atacağız"
Güvenli bölge konusunda bir mutabakatın ve beklentilerin sağlanmadığını vurgulayan Aksoy, “Müttefiklerimizin teröristler ile iş birliği yapmasını istemiyoruz. ABD'den yeni bir askeri heyet geliyor ve güvenli bölge konusunda bize daha önceki iletilen teklifler kabul edilebilir bir düzeyde değildi, yeni teklifleri değerlendireceğiz ama bunun bir oyalama süreci haline gelmesini istemiyoruz. Bu sürecin yürümesi için yeni tekliflerin gelmesi lazım. Aynı şekilde geleceklerse niye geliyorlar. Münbiç'te ABD geçen Haziran ayında bize taahhüt edilen vaatler yerine getirilmedi. Bizim oradan ne istediğimiz belliydi. Bize söylenen; orada şu anda bir istikrar söz konusu, herhangi bir çatışma yaşanmıyor. Bizim anlaşmamız bu şekilde değildi, anlaşmamız PYD,YPG'nin oradan çıkarılmasıydı. Bu görüşmeler halen sürmekte. Gerek askeri gerek diplomatik makamlar arasında görüşmeler devam ediyor. Her koldan görüşmeler devam ediyor. Bu görüşmeler devam edecek değil, biz beklentilerimizin karşılanmadığını anladığımız halde güvenli bölge ile ilgili gerekli adımlarımızı atacağız” diye konuştu.
"F-35 sürecinin dışına itilirsek başka yolları denemek zorunda kalacağız"
Türkiye'nin F-35 programından çıkartılması ile ilgili Aksoy, “Biz F-35 programının bir parçasıyız. Baştan itibaren bu programa girdik, ortak üyesiyiz, taahhütlerimizi yerine getirdik. Bir müşterisi değiliz, sahibiyiz. Hiçbir ortada haklı bir gerekçe yokken, hukuki bir zemin yokken bunun dışına itilmeye çalışıyoruz. Bu kabul edilebilir bir durum değil. Bu sürecin dışına itilirsek başka yolları denemek zorunda kalacağız” açıklamasında bulundu.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.