TRT World Forum'da konuşan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Bizim Avrupa Birliği'ne katacağımız çok şey var. Onların da bize katacağı çok şey olabilir ama böyle giderse, bu mantıkla giderse bize düşen de herhalde 81 milyona gitmek, 81 milyon ne karar veriyor ona bakmak. Arkadaşlarımla da bir masaya yatıralım, 'Tamam' denildiği anda hemen adımımızı atarız" dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Şu anda Suriye'de yaşananlar. Afganistan çözüme kavuşamadı. Yemen çözüme kavuşamadı. Niye? Bütün her yerde adalet sistemi çökmüş. Bir İsrail meselesi, bir Filistin meselesi çözüme kavuşabiliyor mu? Kavuşamıyor. Niye? Çünkü İsrail'in aleyhinde alınmış bunca kararlar var BM'de, bu kararların hiçbirinin uygulanabilirliği yok. Niye? İsrail kabul etmedikten sonra, ona uymadıktan sonra kalkıp da kimse burada bir şey söylemiyor veya söyleyemiyor. Niye? 5 tane daimi üye var. Bu 5 daimi üyenin bir tanesi 'Hayır' diyorsa mesele bitmiştir. İsrail'le ilgili ABD'nin İsrail'in aleyhine olan bir karara evet demesi mümkün mü? Değil. Demeyeceği için de netice ne oluyor. Gene onların lehine oluyor. Olması gereken ney? Olması gereken şu; 5 daimi üye dönemi geçti. Niye? Bu, İkinci Dünya Savaşı'nın şartlarıydı, artık aynı şartları yaşamıyoruz, yeni bir dönüşüm, yeni bir değişime artık gitme zamanıdır.
Dolayısıyla yeni değişim dönüşümde, dünyada Birleşmiş Milletler'de şu anda 193 üye var ve bu 193 üyenin de içinde yer alacağı dönüşümlü olarak daimi üye sıfatını kazanacağı bir Birleşmiş Milletler'in oluşması gerekiyor. Eğer bu oluşmazsa 5 tane üyenin dudakları arasında bu dünyada adalet tesis edilemez, bu mümkün değil. Onun için de ben diyorum ki dünya beşten büyüktür. Hele hele birden kesinlikle büyüktür. " şeklinde konuştu.
"5 DAİMİ ÜYE DÖNEMİ GEÇTİ"
BM, adalet arayışına hala cevap oluşturamadığını vurgulayan Erdoğan, "5 daimi üye dönemi geçti. Niye? Bu, İkinci Dünya Savaşı'nın şartlarıydı, artık aynı şartları yaşamıyoruz, yeni bir dönüşüm, yeni bir değişime artık gitme zamanıdır. Bir İsrail meselesi, bir Filistin meselesi çözüme kavuşabiliyor mu? Kavuşamıyor. Niye? Çünkü İsrail'in aleyhinde alınmış bunca kararlar var BM'de, bu kararların hiçbirinin uygulanabilirliği yok. Niye? İsrail kabul etmedikten sonra, ona uymadıktan sonra kalkıp da kimse burada bir şey söylemiyor veya söyleyemiyor. Niye? Beş tane daimi üye ver. Bu beş daimi üyenin bir tanesi 'Hayır' diyorsa mesele bitmiştir. Dünyada Birleşmiş Milletler'de şu anda 193 üye var ve bu 193 üyenin de içinde yer alacağı dönüşümlü olarak daimi üye sıfatını kazanacağı bir Birleşmiş Milletler'in oluşması gerekiyor.
Eğer bu oluşmazsa 5 tane üyenin dudakları arasında bu dünyada adalet tesis edilemez, bu mümkün değil. Yedi kıtanın yer aldığı bir Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi; bunu bizim başarmamız lazım. Biz diyoruz ki bütün kıtaların temsil edildiği bir BM Güvenlik Konseyi'nin olması lazım. Burada Asya da Afrika da, Avrupa da olması lazım. Bunun yanında daha ötelere gidelim, 7 kıtanın yer aldığı bir BM Güvenlik Konseyi. Şimdi bir de bir small grup oluştu.
Bu small grupla neler yapılır, neler edilir bilemiyorum çünkü small grubun içinde Türkiye yok, Suriye yok, Rusya yok. Kim var? Almanya, Suudi Arabistan, Fransa ve Ürdün'ün bulunduğu 7 ülke var. Bizim şimdi 911 kilometre kuzeyde sınırımız var, 115 kilometre de batıda sınırımız var. Burada Türkiye yok, bunu anlatmak artık bize zor gelmeye başladı." diye konuştu
DÜNYADAKİ EN BÜYÜK BÜYÜKELÇİLİĞİMİZ SOMALİ'DEDİR
Erdoğan sözlerini şöyle sürdürdü:
Türkiye'nin Somali'deki faaliyetlerine de değinen Erdoğan, "STK'larımızla Kızılay, AFAD ile gittik. O gidişimizin anlamlı bir şeyi de şuydu, dedik ki 'bizim burada büyükelçiliğimiz yok, burada büyükelçilik kurmamız lazım' dedik. O zaman bize 85 dönüm bir arazi, Somali yönetimi söz verdi. 85 bin metrekarelik bir alanda, şu anda bizim dünyadaki en büyük büyükelçiliğimiz Somali'dedir.
Dünyanın en güçlü ülkelerinin orada büyükelçilik binası yok. Havaalanında konteynerler içinde büyükelçilik binaları var. Amerika'nın, İngiltere'nin öyle. Gelip de orada büyükelçilik binası, bugüne kadar yapmadılar ve ama biz yaptık ve biz orada şu anda Somali ordusuna eğitimi falan orada biz veriyoruz. Niye? Yoksa Somali yönetimini teröre kurban edeceksiniz. Orada Eş Şebab var, onlara mı bırakalım. Bir taraftan DEAŞ meaş diyoruz. Oranın DEAŞ'ı da Eş Şebab. Peki bunlara nasıl destek vereceğiz. Biz verdik, Kızılayımız, AFAD'ımız daima orada. Hastaneler yaptık, okullar yaptık. Hastanelerimizde, okullarımızda devamlı oradayız. Niye? Elimizi uzatacağız.
"BEDELİNİ O TERÖRİSTLERE ÖDETECEĞİZ"
Terörle mücadelede bayağı kabiliyetleri bulunduğunu söyleyen Erdoğan, "Bugün bizim 7 şehidimiz var. 7 Mehmedimiz şehit oldu. Duracak mıyız? Durmayacağız. Onlar bizden 7 şehit alacak, biz onlardan 700 tane teröristi öldüreceğiz, üzerine üzerine gideceğiz. Kesinlikle durmak yok. Terörün bedelini onlara, o teröristlere ödeteceğiz ve bunda kararlıyız. O insanların da bizim bu tecrübemizi görerek mücadelelerini ona göre sürdürmeleri lazım." dedi.
"ORAYA BİZİ SURİYE HALKI, DAVET ETTİ"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Suriye'de 19 bin tır silah, mühimmat, araç, gereç, oradaki terör örgütlerine getirildi. Kim tarafından? Amerika tarafından. 3 bin kargo uçak, silah, mühimmat, araç, gereç oraya getirildi. Şu anda Suriye'nin kuzeyinde 22 tane Amerika'ya ait üs var. Bunlar güçlendiriliyor, neyle güçlendirilecek. İşte bu getirilen silah, mühimmat, araç, gereç, bunlarla. Benzer şekilde 5 üs de Rusya'nın var. Bütün bunlar acaba niçin buralarda kuruldu, niçin bunlar var? Bir taraftan lafa geldiği zaman 'Suriye'nin toprak bütünlüğü' diyeceksiniz.
Öbür taraftan getirip 22 tane üssü orada kuracaksın. Öbür taraftan 'Deyrizor petrollerini kim paylaşacak, nasıl paylaşacak?' bunların hesabını yapacaksın. Öbür taraftan Suriye fakirlik, garip gureba böyle bir durumun içerisinde diyeceksin, ondan sonra da bize 'burayı terk etmeniz lazım' diyeceksin. Hayır, biz orayı terk etmeyeceğiz. Ne zaman ki Suriye halkı seçimlerini yapar, seçimlerini yaptıktan sonra biz Suriye'yi sahiplerine terk eder, oradan ayrılırız ama şu anda Amerika'yı oraya devlet davet etmedi ama Amerika orada. Rusya'yı devlet davet etti. Biz de diyoruz ki burada sulhü sükun sağlansın, çünkü oraya bizi Suriye halkı, davet etti. 'Bizi kurtarın' dediler, 'gelin' dediler. İdlip'te İdlip halkı bizi davet etti. Afrin'de öyle. Biz onların daveti üzerine buralara gittik çünkü nerede bir mazlum varsa biz elimizden geldiği kadar orada yardıma koştuk, koşmaya devam edeceğiz." diye konuştu.
ALACAKSANIZ ALIN, ALMAYACAKSANIZ SÖYLEYİN BİZ YOLUMUZA GİDELİM
Erdoğan, şöyle devam etti:
Sene 63, sene 2018, hala bizi oyalıyorlar. Böyle bir zulüm olmaz ya böyle bir zulüm olmaz. Hiçbir alanda bizimle mukayese edilemeyecek ülkeler AB'ye üye yapıldı. Kopenhag Kriterleri denildiği zaman biz bu kriterlerin neredeyse hepsini yerine getirdik ama bunlarla yakından uzaktan alakası olmayanlar şu anda üye. Türkiye ile ilgili olarak bakıyorsunuz sudan sebeplerle bizim karşımıza geliyorlar.
Diyoruz ki, 'Bakın içinizde en kıdemli Başbakan, Cumhurbaşkanı benim. Bu sürecin içinde, AB üyelerinden bir çoğu burada yoktu ve zirve toplantılarına katılırdım AB'de.' Mesela o zaman Fransa'nın Başkanı Chirac, Almanya'nın Şansölyesi Schröder oturur konuşurduk. Tabii isim vereceğim artık kusura bakmasın, Sarkozy, Fransa'nın başına geldi, Şansölye Merkel de Almanya'nın başına geldi. Onlar geldikten sonra Liderler Zirvesini kaldırdılar. Bizim de o an itibariyle bir fasılda, aç kapa yapıldı, diğer fasıllara hiç girilmedi. Yeni bazı kararlar aldılar. Dediler ki, 'Bundan sonra bu fasılların açma kapaması yapılmayacak.' E ne yapılacak? 'Sadece açma. Lider de katılmayacak.' Peki o zaman neyi biz konuşuyoruz ve müzakere edeceğiz, kim müzakere edecek?
Türkiye ile ilgili olarak, AB'de önünün açık olduğuna dair bir emare yok ve bize devamlı nasihat çekiyorlar. Nasihatleri şu, 'Size biz şöyle farklı bir uygulama yapalım. Bu farklı uygulama ile Türkiye'yi buraya alalım. Biz de diyoruz ki, 'olmaz' Şimdi son seyahatimde ABD'de birkaç AB başkanına onu söyledim, 'Siz beni yoruyorsunuz, ben de sizi yoruyorum. Alacaksanız alın, almayacaksanız söyleyin biz yolumuza gidelim, siz de yolunuza gidin. Yormayalım birbirimizi. Ama bunlar ne yormaktan bıkıyor... Sayın Merkel'e de onu söyledim, 'Ya almayacaksanız bize söyleyin, biz kendi siz de kendi yolunuza aynı devam edelim. Yani almayacağız da demiyorlar.
"BİZE DÜŞEN DE HERHALDE 81 MİLYONA GİTMEK"
Erdoğan, "Türkiye'nin AB'nin bütünlüğünü korumaya yönelik bir önerisi var mı?" sorusuna şöyle cevap verdi:
"Niye olmasın, biz AB'yi parçalama için yaratılmadık. AB ne kadar güçlü olursa biz de o kadar güçlü oluruz. Bizim AB'ye katacağımız çok şey var onların da bize katacağı çok şey olabilir. Bu mantıkla giderse bize düşen de yarın gazetelere iyi bir başlık olur... Bize düşen de herhalde 81 milyona gitmek 81 milyon ne karar veriyor ona bakmak. Parti Genel Başkanı olarak şöyle arkadaşlarımla da masaya yatıralım ondan sonra 'tamam' denildiği anda hemen adımımızı atarız. Bir de mart seçimleri var. Türkiye artık geçmişte olduğu gibi değil. Şimdi öyle Avrupa ülkeleri var ki bakıyorsunuz bir seneye 2-3 referandum sıkıştırıyor. Referandumlara da aslında alışmamız lazım. Yeni sistem bunları getirmiş olacak."
"EKONOMİK SAVAŞIN KARŞISINDA PES ETMEYECEĞİZ"
Cumhurbaşkanı Erdoğan "Biz, Rusya'dan 'S-400 alacağız' dedik. ABD 'sizin S-400 almanızı doğru bulmuyoruz' dedi. Niye? 'Siz NATO üyesisiniz, NATO üyesi kalkıp da NATO üyesi olmayan bir ülkeden S-400 alamaz.' dediler. Şimdi o kadar garip bir yaklaşım tarzı ki, bana S-400 alamazsın derken, Yunanistan S-400 almış Rusya'dan. Peki, o zaman Yunanistan'a niye öyle bir şey demiyor. Ona böyle bir yasak yok bize var. Kusura bakmayın biz buna uyamayız. Sağ olsun NATO Genel Sekreteri Stoltenberg bir açıklama yaptı. 'Türkiye bir ortağımız olarak, bu konuda tercihlerinde serbesttir' dedi.
Biz şu anda ülkemiz savunması için bu adımı attık. Peki, Amerika'dan böyle bir şey istemediniz mi?' Biz Amerika'dan savunma sanayimiz için çok şey istedik. Amerika istediklerimizin büyük bir çoğunluğuna hep şu cevabı verdi. 'Kongre müsaade etmedi.' cevap bu. Peki, kongre bize müsaade etmiyor da terör örgütü PYD-YPG'ye mi müsaade ediyor. Kalkıp 19 bin silah araç, gereç bunları terör örgütüne gönderiyorsun. Bana paramla vermiyorsun ona parasız veriyorsun. Ya böyle bir şey oyabilir mi? Bunlar ne oluyor, bu ekonomik savaşı getiriyor. Diyor ki 'nasıl olsa ben güçlüyüm, güçlü olduğuma göre haklıyım' Biz de diyoruz ki 'Bizim felsefemiz bu değil, haklı olan güçlüdür.' Bu ekonomik savaşın karşısında pes etmeyeceğiz.
Mücadelemizi milletçe vereceğiz, ben milletime güveniyorum. Bu millet aç kalmıştır, susuz kalmıştır ama bağımsızlığını hiçbir zaman hiç kimseye kaptırmamıştır. Kaldı ki öyle bir durum yok. Kılıçdaroğlu, 'Önümüzdeki yıl Türkiye aç maç' diyorsa da biz bir avuç ekmeği paylaşırız yeri gelirse." diye konuştu.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.