Böbrekler, günlük metabolizma sonucu oluşan ve vücuttan atılması gereken atık maddeleri vücuttan uzaklaştırarak günlük yaşamın sağlıklı bir şekilde devamını sağlıyor. Ancak çeşitli faktörlerin etkisi ile, böbrekler bu yararlı işlevi gerçekleştirirken bazı mineraller bir araya gelerek böbrek taşı oluşumuna neden olabiliyor.
Yaşam kalitesini ciddi şekilde etkileyen böbrek taşlarına ilişkin açıklamalarda bulunan Türkiye İş Bankası grup şirketleri arasında yer alan Bayındır Sağlık Grubu, Bayındır İçerenköy Hastanesi Üroloji Bölüm Başkanı Prof. Dr. Tayfun Gürpınar, teknolojik gelişmelerin şekillendirdiği tedavi yöntemleri ve böbrek sağlığını korumak için yapılması gerekenler hakkında bilgi verdi.
Böbrekler vücuttaki fazla suyun, sodyum, potasyum gibi elementlerin fazlasının, üre, kreatinin gibi metabolizma ürünlerinin kandan süzerek atılmasını sağlıyor. Kalsiyum ve fosfor dengesini düzenleyen böbrekler, D vitamini sentezine de katkıda bulunuyor ve kan basıncının dengede kalmasını sağlıyor. Ancak bazen tüm bu yararlı işlevler sırasında bazı mineraller, çok çeşitli faktörlerle bir araya gelerek böbrek taşı oluşumuna neden oluyor.
Böbrek taşlarının tek bir nedenle değil, birçok nedenin bir araya gelmesiyle oluştuğunu belirten Bayındır İçerenköy Hastanesi Üroloji Bölüm Başkanı Prof. Dr. Tayfun Gürpınar, diyet, iklim şartları, çalışma koşulları, genetik yatkınlık ve bazı metabolik hastalıkların böbrek taşı oluşturabileceğine dikkat çekerek, böbrek taşı oluşumunda en çok suçlanan nedenlerin, yetersiz sıvı alınması, aşırı tuz tüketimi ve obezite olduğunu açıkladı.
SESSİZ AĞRILAR DA BÖBREK TAŞININ HABERCİSİ OLABİLİR
Böbrek taşının çok şiddetli bir ağrı ile ortaya çıkabileceği gibi, bazen de sessiz ve künt nitelikli ağrılarla da görülebileceğini vurgulayan Prof. Dr. Tayfun Gürpınar, “Böbrek taşı, bulantı, kusma, idrar yolu enfeksiyonu, idrar yollarında kanama gibi şikayetlere yol açabiliyor. Ayrıca yeterli tedavi görmeyen taş hastalarında, kronik böbrek hastalıkları da ortaya çıkabiliyor. Bu nedenle düzenli kontroller büyük önem taşıyor” diye konuştu.
AÇIK AMELİYATLAR ARTIK NADİREN YAPILIYOR
Taşların büyük bir kısmının, özellikle de 4 mm’den küçük olanların genellikle kendiliğinden düştüğünü belirten Prof. Dr. Tayfun Gürpınar, bu düşmeyi kolaylaştırmak için ilaç tedavilerine başvurabildiklerini ifade etti. Teknolojik gelişmeler ile birlikte böbreklerin ve idrar yollarının içindeki bütün noktalara endoskopik olarak ulaşmanın, buradaki taşları lazer ile kırarak özel aletlerle çıkarmanın mümkün olduğunu ve bu nedenle açık ameliyatlara artık nadiren başvurulduğunu belirten Prof. Dr. Gürpınar, tedavi seçenekleri hakkında bilgiler verdi:
ESWL: ESWL’de şok dalgalarıyla taşın küçük parçalara ayrılması ve bu parçaların idrar yoluyla atılması amaçlanıyor. Eğer taş büyükse ya da kırılan parçaların atılmasında engel oluşturacak anatomik bir sorun varsa, perkütan nefrolitotomi ilk seçenek olarak akla gelmelidir. Ayrıca sistin ya da kalsiyum oksalat monohidrat taşı gibi sert taşlarda da ESWL yetersiz kalabiliyor.
Perkütan nefrolitotomi (PCNL): Genel aneztezi altında sırt bölgesinden, floroskopi ya da ultrasonografi kontrolü altında, böbreğin içerisinde planlanan noktaya bir iğne ile girilip, bu iğne yardımı ile böbrek toplayıcı sistemine bir kılavuz tel yerleştiriliyor. Bu tel üzerinden özel kateterlerle dokular genişletilerek, böbrek içerisine bir tüp yerleştirilip, bu tüpten nefroskop denilen yaklaşık bir dolmakalem kalınlığında bir endoskopi cihazı yerleştiriliyor. Perkütan nefrolitotomi ameliyatında görüntüler endokamera ile bir ekrana büyütülmüş olarak yansıtılıyor. Taşlar bir bütün halinde veya kırılarak çıkartılıyor. Kırma işlemi lazer ya da pnömatik taş kırma cihazı ile yapılabiliyor. İşlem sonrası böbreğe genellikle bir kateter yerleştiriliyor. Bu kateter 2 ya da 3 gün hastada kalıyor. Ameliyat sonrası hastanın normal hayata dönmesi çok çabuk gerçekleşiyor. Açık cerrahiye kıyasla ameliyat sonrası ağrı çok az oluyor, ameliyat yeri süratle iyileşiyor, yara enfeksiyonu gibi sorunlar genellikle görülmüyor.
Üreteroskopik tedavi: Üretereskop, vücutta herhangi bir kesi yapılmadan idrar yollarından girilerek böbreğin idrarı toplayan kısmını ve idrarı böbrekten mesaneye taşıyan organ olan üreterin içini gösteren bir endoskopik cihaz olarak tanımlanıyor. Operasyonlarda taşın yerine ve özelliklerine uygun üreterorenoskop kullanılıyor. Üreter veya böbrekteki taşlara ulaşılıyor, taşlar lazer cihazı ile toz haline getiriliyor veya parçalara ayırılıyor, taş basketleri ve yakalama cihazları ile vücut dışına alınıyor. Yapılan işleme bağlı olarak bazı operasyonlardan sonra hastalara geçici stentler (double J stent) takılabiliyor. Bu stentler taş parçalarının düşmesini kolaylaştırıp, böbrek fonksiyonlarının korunmasını ve operasyon sahasının iyileşmesini sağlıyor. Stentler genelikle 1 ya da 2 hafta sonra kısa bir işlemle çıkarılıyor. Bütün bu işlemler sırasında floroskopi cihazı ile operasyon radyolojik olarak da kontrol ediliyor.
BÖBREK SAĞLIĞI İÇİN GÜNDE 2.5 LİTRE SU İÇMEK ŞART
Prof. Dr. Tayfun Gürpınar, az sıvı alınması, fazla tuz tüketimi, batı tipi beslenmenin yaygınlaşması, düşük sosyo-ekonomik koşullar ve genetik yatkınlığın böbrek taşı oluşumunu artıran faktörler olduğunu belirterek böbrek taşını önlemek için yapılması gerekenleri şu şekilde anlattı: “Öncelikle 2.5 litreden az su içilmemesi ve tuz tüketiminin azaltılması gerekiyor. Ayrıca böbreklerdeki taşın vücuttan uzaklaştırılması kadar, tekrarlamaması da önem taşıyor. Bu nedenle tekrarlayan taş hastalığı olan bireylerin metabolik değerlendirmeden geçirilmesi yararlı olacaktır. Periyodik kontroller ile böbreklerin sağlığı mutlaka değerlendirilmelidir.”
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.