Bakan Akar, ABD'nin S-400 konusundaki açıklamalarına ilişkin, "Tehditler, ültimatomlar ve süre vermeler yapıcı ve müttefiklik ruhu ile uyumlu değildir. S-400 alımı ve F-35 programı arasında ilişki kurmak ise hatalı sonuçlara götürür, çünkü Türkiye F-35’lerin sadece alıcısı değil aynı zamanda program ortağıdır. ABD’nin S-400 alımına ilişkin endişelerine cevap vermek için Türkiye teknik yönden konu hakkında görüşmelere hazırdır" ifadelerini kullandı.
Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu (DEİK) Türkiye-ABD İş Konseyi (TAİK) ile Amerikan Türk Konseyi (ATC) tarafından bu yıl 37’ncisi düzenlenen TAİK-ATC Ortak Yıllık Konferansının açılış oturumunda bir konuşma yaptı.
Akar, “Bu terörist grup, ABD’de serbestçe hareket etmeyi ve ticaret yapmayı sürdürmektedir. Gülen’in sadece ABD’deki okullarından yıllık geliri 800 milyon dolardır. FETÖ üyeleri, ayrıca, ABD’de, yolsuzluk, zimmete para geçirme, para aklama, vergi kaçakçılığı gibi birçok yasa dışı faaliyetlerde de bulunmaktadır” dedi.
Konuşmasında, Türkiye ile ABD arasında ortak değer ve menfaatlere dayalı, güçlü, kapsamlı ve stratejik bir ortaklık söz konusu olduğuna dikkati çeken Bakan Akar, "İlişkilerimizdeki iniş-çıkışlara ve bazen de keskin fikir ayrılıklarına rağmen geçmişte birçok zorluğun üstesinden geldiğimizi unutmayalım." şeklinde konuştu.
Bakan Akar, özellikle de Suriye'deki gelişmelerde ikili iş birliği ve koordinasyonun daha da artırılması gerektiğini söyledi.
ABD Başkanı Donald Trump ile Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan arasında düzenli bir diyalog olduğunu hatırlatan bakan Akar, "Türkiye'nin, şu anda iyi niyetle ve karşılıklı anlayışla ikili ilişkilerde söz konusu olan sorunların üstesinde gelmek için elinden geleni yaptığı konusunda, buradan açık bir şekilde sizi temin edebilirim. Müttefikimiz olan ABD’den de aynı hususu görmek istiyoruz." ifadesini kullandı.
Bakan Akar, "Coğrafya, bir ulusun kaderidir derler. Biz ise Türkiye, bölgesinin kaderidir diyoruz. ABD'nin bunu anlamasını ve küresel sorunlarla ilgilenirken, Türkiye'yi bölgesel ana ortağı olarak öncelemesi gerekir." dedi.
Türkiye ile ABD arasındaki ilişkilerin durumunu anlamak için Türkiye'yi çevreleyen sınamalara iyi bakılması gerektiğini belirten Bakan Akar, "Bölgemizdeki başarısız devletlerden kaynaklı güç boşluğu, ulusal güvenliğimizin birçok terör örgütü tarafından tehdit edilmesine yol açtı." değerlendirmesinde bulundu.
Türkiye'nin bölgedeki politikasının, terör örgütlerine karşı mücadele, sivillere insani yardım ve mültecilerin evlerine dönmesini sağlamak üzerine kurulu olduğunu anlatan Bakan Akar, "Türkiye aynı anda PKK ki bu YPG ile aynı, Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ), DEAŞ ve El Kaide'nin türevleri gibi birçok terör örgütü ile mücadele etmektedir. Bunlar ülkemiz, bölgemiz ve dünya için tehdittir." dedi.
TSK'nin 2016'da Fırat Kalkanı Harekâtı ve 2018'de Zeytin Dalı Harekâtı’nı icra ettiğini hatırlatan Bakan Akar, bu kapsamda 3 bini en radikallerinden olmak üzere 8 bin DEAŞ mensubunun etkisiz hale getirildiğini belirtti. Bakan Akar, Türkiye'nin DEAŞ ile mücadelesini Suriye ile sınırlı tutmadığını belirterek Irak'ta da 700 DEAŞ teröristinin TSK tarafından etkisiz hale getirildiğine dikkati çekti.
Irak ve Suriye'deki PKK unsurlarının, Türkiye'nin ulusal güvenliği için tehdit oluşturduğunu belirten Bakan Akar, "PKK eşittir YPG. Ne isim kullanırlarsa kullansınlar bunlar aynı. Bunu gösteren birçok kanıt var. CIA dâhil önemli ABD kurumlarının bunu bu şekilde tanıdığını hatırlatmak istiyorum." Şeklinde konuştu.
ABD'nin Türkiye'nin terörün her türlüsüne karşı mücadelesine destek vermesinin iki ülke arasındaki ilişkilerin ana unsuru olması gerektiğine işaret eden Akar, "Maalesef ki ABD, Suriye'de kalan DEAŞ kalıntılarına göre oldukça orantısız bir şekilde, YPG'ye büyük miktarda silah, mühimmat ve ağır askeri donanım sağlıyor. Hiçbir kısa süreli taktiksel değerlendirme bu politikayı haklı çıkaramaz." ifadesini kullandı.
Suriye'deki muhtemel güvenli bölgeye ilişkin ise ABD'nin Türkiye'nin güvenlik endişelerine cevap vermesi gerektiğini belirten Bakan Akar, iki ülke yetkililerinin bunun üzerine çalıştıklarını söyledi.
DEAŞ ile mücadele adı altında bir terör örgütü ile iş birliği yapmanın yanlış ve kabul edilemez olduğuna vurgu yapan Bakan Akar; "Şunun da altını çizmek istiyorum. YPG/PKK ile Kürtleri eş tutmak oldukça yanıltıcı ve yanlıştır. Tıpkı DEAŞ'ın Müslümanları temsil etmediği gibi bir terör örgütü de Kürt kardeşlerimizi temsil edemez." şeklinde konuştu.
İkili ilişkilerde bir diğer hassas konunun FETÖ olduğunu ifade eden Bakan Akar; “ABD’nin bu terörist gruba karşı kalıcı tedbirler aldığını görmek istiyoruz. ABD’nin, bu örgütün lider kadrosu ve elebaşı dahil haklarındaki iade etme taleplerimize yanıt vermelerini bekliyoruz. Bu terör örgütünden kaynaklanan güvenlik tehdidini anlamak için, 15 Temmuz hain darbe girişime bakmak yeterli olacaktır. Malesef bu darbe girişimin lideri olan Fethullah Gülen, bu girişimin herhangi bir sonucuyla karşılaşmadan Pensilvanya’daki evinde yaşamaya devam etmektedir. Bu terörist grup, ABD’de serbestçe hareket etmeyi ve ticaret yapmayı sürdürmektedir. Gülen’in sadece ABD’deki okullarından yıllık geliri 800 milyon dolardır. FETÖ üyeleri, ayrıca, ABD’de, yolsuzluk, zimmete para geçirme, para aklama, vergi kaçakçılığı gibi birçok yasa dışı faaliyetlerde de bulunmaktadır. Bütün bu yasadışı faaliyetlerinin bir sonucu olarak, FETÖ’nün ABD tarafından da milli bir güvenlik tehdidi olarak görülmesi gerektiğine inanıyoruz.” ifadelerini kullandı.
Bakan Akar, ayrıca, 1915 olaylarına ilişkin, politikacıların kısa dönemli kazanımlar için uzun dönemli stratejik ilişkileri riske atmaması gerektiğini ifade etti. Bu konunun doğru olmayan bilgilerle ele alındığının gözlemlendiğini belirten Bakan Akar; “Konu hakkında General James Guthrie Harbord’un yazmış olduğu rapora bakılması gerekir. Kendisi 1915 yılında, Başkan Wilson tarafından bir rapor yazmak üzere görevlendirilmiştir. General Harbord’un 40 kişilik takımı ve İstanbul’dan Erivan’a kadar süren 58 günlük yolculuğu sonunda yazdığı rapor Ermeni iddialarınını desteklememektedir. Söz konusu rapor, Washington’daki Milli Arşivler ve Kayıtlar İdaresinde erişilebilir durumdadır” şeklinde konuştu.
Mevcut NATO sistemlerine entegre edilmeden kullanılacak olan S-400’lerin alımının Türkiye’nin karşı karşıya olduğu tehditlerden kaynaklandığını belirten Bakan Akar, iddiaların aksine, alımla ilgili kararın, Türkiye’nin stratejik bir yön değişikliğine işaret etmediğini ve Türkiye’nin NATO’ya taahhütlerinde bir değişiklik olmadığını da söyledi.
Uyuşmazlıkların yapıcı diyalogla çözülmesi gerektiğini ifade eden Bakan Akar, ABD'nin S-400 konusundaki açıklamalarına ilişkin, "Tehditler, ültimatomlar ve süre vermeler yapıcı ve müttefiklik ruhu ile uyumlu değildir. S-400 alımı ve F-35 programı arasında ilişki kurmak ise hatalı sonuçlara götürür, çünkü Türkiye F-35’lerin sadece alıcısı değil aynı zamanda program ortağıdır. ABD’nin S-400 alımına ilişkin endişelerine cevap vermek için Türkiye teknik yönden konu hakkında görüşmelere hazırdır" ifadelerini kullandı.
Türkiye’nin savunma alanındaki gelişmelere büyük önem verdiğini belirten Bakan Akar, ABD’nin konuyla ilgili Türkiye’deki yatırımlarının her iki ülke için kazan-kazan durumuyla yaratabileceğini ve öyle olması gerektiğini ifade etti.
Konuşmasının sonunda; Türkiye’nin, göğüs göğüse bir mücadele ile 3 binden fazla en radikal DAEŞ’lı teröristleri etkisiz hale getirdiğini; yaklaşık 320 bin mültecinin evine dönmesini temin ettiğini; 40 milyar dolar harcayarak 4.5 milyon mülteciye ev sahipliği yaptığını; Yaklaşık 4 milyon kişinin yaşadığı İdlib’den yeni bir mülteci hareketini ve insani bir felaketi önlediğini; bütün karşılaştığı güçlüklere rağmen, bölgesel ve küresel istikrara katkıda bulunmaya devam ettiğini belirten Bakan Akar, “bu itibarla, Türkiye, ikili, çok uluslu ve İttifak sorumluluklarına büyük bir önem atfetmektedir.” şeklinde konuştu.
Bakan Akar, Türkiye’nin ABD ile stratejik ortaklık ve işbirliğinin bölgenin ve tüm kürenin refah ve güvenliği için hayati olduğunu söyledi.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.