MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, “15 Temmuz mücadele ruhu; sokaklarda, caddelerde, meydanlarda, köprülerde devleşen milletin 15 Temmuz destanı olarak hafızalara kazındı. Tutsak almak istediler; direndik, yıkmak istediler; engelledik, işgal etmek istediler; analarından doğduklarına pişman ettik” dedi.
Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Kurul Toplantısı’nda 15 Temmuz darbe girişimi ve milli beka hakkında konuşan MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, “Kaleyi içten yıkmak isteyen, ülkeyi iç savaş ortamına sokmayı hedefleyen, demokrasiyi ve milli varlığı imhayı kurgulayan Pensilvanyalı teröristler dünyada benzerine az rastlanır bir hiyanetle devlete ve millete kast etmek için devreye girmişlerdir. Hamdolsun Türk milleti tankların önüne yatarak, kanunsuz ve korsan şekilde uçurulan savaş uçakları ve helikopterlere meydan okuyarak istiklalini kurtardı ve istikbaline sahip çıktı” diye konuştu.
Bahçeli, “İnsanlık sürekli bir arayışın içindedir. Bu durum Türkiye Cumhuriyeti için de geçerlidir. Sözünü ettiğimiz arayış kimi zaman törpülenmekte, kimi zaman torpillenmekte, kimi zaman da müessir ölçülerde tetiklenip teşvik görerek ilerleyiş hattını korumaktadır. Ne var ki yerkürede henüz ideal bir devlet ve toplum düzeninin vasat bulduğunu söylemekten çok uzak olduğumuz da düşündürücü de olsa hakikattir.
Yönetim sistemleri ayet hükmü değildir. İhtiyaç hasıl olduğunda değişecek ve dönüşecektir. Burada asıl önemli husus yönetim sistemi üzerindeki analitik değerlendirmelerin değişim taleplerinin maksat ve muhtevasının ne olduğuyla ilgilidir. Sistem mimarisinin bileşenleri arasında denge ve uyum gözetmeden ara ve ana hedefler isabetle belirlenmeden bundan da öncelikli olarak milli iradenin onay ve onuru alınmadan es keza atılacak her adım boşlukta kalacak her hamle berhave olacaktır. Hiçbir yönetim sistemi sabahtan akşama kurumsallaşıp, kökleşmeyecektir.
Emek verilmeden, sabır gösterilmeden, ortak akıl ve çabayla mücadele edilmeden devlet ve toplum hayatının sistemsel olarak yeni baştan düzenlenmesi hemen olacak bir iş değildir. Türkiye Cumhuriyeti 96 yıllık bir maziye sahiptir. 100’üncü yılına ulaşmasına da 4 yıl kalmıştır. 1923-1946 arasında tek parti dönemi imparatorluk bakiyesi, yeni devletimizin ilk evresidir. Bu evrede her ne kadar parlamenter sistemin teorik olarak uygulandığı iddia edilse de pratikteki uygulamaları farklıdır.
İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra yeniden tesis edilen uluslararası siyaset ve ekonomik düzene uyum sancılarını buna uygun davranma sorunlarını en aza indirmek konusunda çözüm yolları aranmış, böylelikle Cumhuriyet döneminin ikinci devresi olan çok partili döneme geçilmiştir. Bu ikinci evre 72 uzun yıl devam etmiştir. Ancak yönetim sistemindeki aksaklık ve tıkanmalar, erkler arasındaki tehlikeli kayma ve kopuşlar, yaşanan kavga ve gerilimler devlet çarkının paslanmasına, karar süreçlerinin laşkalaşmasına neden olmuştur.
Darbeler, kutuplaşmalar, vesayetçi özlemler, statükocu emeller, ekonomik krizler, devlet ve toplum hayatını rehin alan istikrarsızlıklar elbette ve doğal olarak siyasi sorumluluk taşıyan bizleri yeni arayışlara itmiştir. Kaldı ki hem tarihe hem de bugüne ve geleceğe karşı sahip olduğumuz görevleri ihmal edemez, yok sayamaz.
Cumhuriyetin kuruluşundan 93 yıl sonra Türkiye FETÖ işgal teşebbüsüne, senaryosu emperyalizm tarafından yazılmış kanlı ve karanlık bir operasyona direkt muhatap olmuştur. 251 vatan evladımız şehit düşmüştür. 2 bin 194 vatan evladımız ise bu hain darbe kalkışması neticesinde yaralanmıştır. Kaleyi içten yıkmak isteyen, ülkeyi iç savaş ortamına sokmayı hedefleyen, demokrasiyi ve milli varlığı imhayı kurgulayan Pensilvanyalı teröristler dünyada benzerine az rastlanır bir hiyanetle devlete ve millete kast etmek için devreye girmişlerdir. Hamdolsun Türk milleti tankların önüne yatarak, kanunsuz ve korsan şekilde uçurulan savaş uçakları ve helikopterlere meydan okuyarak istiklalini kurtardı ve istikbaline sahip çıktı.
Söz konusu mücadele ruhu sokaklarda, caddelerde, meydanlarda, köprülerde devleşen milletin 15 Temmuz destanı olarak hafızalara kazındı. Tutsak almak istediler; direndik, yıkmak istediler; engelledik, işgal etmek istediler; analarından doğduklarına pişman ettik. Çünkü biz baş verse de baş vermeyen hiçbir zalime eyvallah etmeyen, hiçbir teröristten hiçbir haine aman dilemeyen büyük Türk milletiyiz. Bağımsızlık onurumuzu ayağa düşürmeyiz. Milli bekamızı yedirmeyiz, yutturmayız, asla da çiğnetmeyiz. Bu şartlar altında milli birlik ve bekamız tarihin hiçbir döneminde olmadığı kadar yoğun bir musibete maruz kalmıştır.
İşte böylesi bir ahval ve şeriat içerisinde tarihin omuzlarımıza yüklediği ve ertelenmesi halinde çok ciddi mahsur ve maliyetleri olacak vazifemizi tatbik için kollarımızı sıvadık. Parlamenter sistemle daha fazla yol alamayacağımız 15 Temmuz’da belli olmuştu. Devletin hızlı karar alması, etkin ve verimli çalışması lazımdı. Yasama, yürütme ve yargı arasında silikleşen sınır çizgilerinin belirgin ve berrak şekilde netleştirilmesi, bu üç ayrı erk arasındaki demokratik ayrımın belirginleştirilmesi zorunluydu. Milli güvenliğimiz ağır baskı altındaydı. İç ve dış sorunlarımız artıyor, tırmanıyordu. Devlet yönetiminde varlığı malum olan fiili düğümlerin çözülmesi, bu suretle yasal ve anayasal bir hüviyete kavuşturulması gerekiyordu.
Sonuç itibariyle Türk milleti 16 Nisan 2017 halk oylaması ile Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'ne evet demiş, geleceğini bu yeni sistemde görmüş ve kabullenmiştir. Türkiye Cumhuriyeti, 16 Nisan 2017 itibariyle fiilen, 9 Temmuz 2018’de de resmen 3’üncü evreye geçmiştir” ifadelerini kullandı.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.