Bursa Kent Konseyi ve İnflamatuar Bağırsak Hastaları ve Aileleri Yardımlaşma Derneği (İHBD) işbirliğiyle iltihabi bağırsak hastalıkları ile ilgili bilgilendirme toplantısı düzenlendi.
Bursa Kent Konseyi ve İnflamatuar Bağırsak Hastaları ve Aileleri Yardımlaşma Derneği’nin (İHBD) işbirliğiyle düzenlenen toplantıda uzman doktorlar tarafından ‘Ülseratif Kolit’ ve ‘Crohn’ hastalıkları tedavisinde cerrahinin, psikiyatrinin ve beslenmenin önemi hakkında bilgi verildi.
Bursa Kent Konseyi ve İHBD işbirliğiyle Merinos AKKM Başkanlık Salonu’nda ‘İnflamatuar Bağırsak Hastalıkları Hasta Okulu’ programı düzenlendi. Bursa Kent Konseyi Genel Sekreteri Murat Başlar, İnflamatuar Bağırsak Hastaları ve Aileleri Yardımlaşma Derneği Başkanı Ömür Akkaya, Bursa Kent Konseyi İş Hayatı Çalışma Grubu Temsilcisi Hülya Erdoğan ile hasta ve hasta yakınlarının katıldığı toplantıda uzman doktorlar ‘Ülseratif Kolit’ ve ‘Crohn’ hastalıkları ile ilgili merak edilen soruları cevapladı.
Bursa Kent Konseyi Genel Sekreteri Murat Başlar, Kent Konseyi’nin eğitimden kültüre, sağlıktan sanata kadar birçok alanda programlar düzenlediğini söyledi. İnsanların hayatına dokunan ve farkındalık oluşturan faaliyetlerin bir adım öne çıktığını belirten Başlar, ‘İnflamatuar Bağırsak Hastalıkları Hasta Okulu’ programını bu açıdan önemsediklerini dile getirdi. Programa katkı sunan hocalara ve katılanlara teşekkür eden Başlar, farkındalık çalışmaların devam edeceğini ifade etti.
İnflamatuar Bağırsak Hastaları ve Aileleri Yardımlaşma Derneği Başkanı Ömür Akkaya, dernek ve çalışmaları hakkında bilgi verdi. Vatandaşları hastalıkla ve gelişen tıpla ilgili bilgilendirme faaliyetlerini sürdürdüklerini aktaran Akkaya, yapılan çalışmalardan örnekler sundu.
Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Çocuk Gastroenteroloji Hepatoloji ve Beslenme Doktoru Doç. Dr. Fatih Ünal, bağırsak hastalıklarının çocuklarda yaygın olarak görüldüğünü söyledi. Hastalığın 7 yaşından küçüklerde yüzde 20, 10 yaşından küçüklerde ise yüzde 13 civarında görüldüğünü belirten Dr. Fatih Ünal, Crohn hastalığının çocuklarda git gide arttığına da dikkat çekti. Hastalığın çevresel faktörleri arasında stres, açık havaya çıkmama, güneşten az yararlanma, sigara, fast food, aşırı antibiyotik kullanma, aşırı hijyenik kuralının olduğunu ifade eden Ünal, anne sütünün de koruyucu özelliği olduğunu hatırlattı. Ülseratif Kolit’in belirtilerinin ise ishal, karın ağrısı, kansızlık, kilo kaybı, eklem ağrıları olduğunu söyleyen Ünal, tedavi sürecinde yapılanları anlattı.
Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Gastroenteroloji Bilim Dalı’ndan Prof. Dr. Macit Gülten, bağırsak hastalıklarının son 100 senede artış gösterdiğini ifade etti. Sanayileşmiş toplumlarda daha fazla görüldüğünü anlatan Gülten, en çok beslenme, çevresel faktörlerin hastalığı tetiklediğine değindi. 1980’lerde daha az görülen hastalığın bugün daha sık görüldüğüne de işaret eden Gülten, “Bağırsaklarda yaşayan bakteriler, insan vücudundaki hücrelerden 10 kat daha fazladır. Bu bakteriler sağlıklı bakterileri oluşturuyor. Zaman içerisinde bunu bozan faktörler var. Bağırsak florasının bozulmasıyla geçirgenliği değişiyor. Savunma hücreleri, dışarıdan gelen zararlı maddelere karşı daha hassas hale geliyor. Artık gittikçe standart şeylerle beslenen bir toplum olduk. Aşırı hassasiyet, yabancı maddeleri ortadan kaldırabilmek için çeşitli yok edici maddeler salgılıyor. Bu kana karışıyor ve hastalık ortaya çıkıyor. Kansere kadar giden formlarda görülebilir. Özellikle antibiyotiklerin gereksiz kullanımı direnç kazanan bakterileri zamanla hastalık yapan bakterilere dönüşüyor. Gelecekte bu hastalık grubu çok daha fazla artacak” dedi.
Medicana Hastanesi Gastroenteroloji Bölümü’nden Uzman Doktor Murat Keskin, kök hücre naklinin nasıl yapıldığı, tedavi yöntemleri hakkında bilgiler verdi. Crohn hastalığının ağızdan anüse kadar sindirim sistemi kanalının herhangi bir yerini tutan kronik iltihaplı bir hastalık olduğunu açıklayan Keskin, Crohn hastalığının 18-35 ve 60-80 yaş arasında sık görüldüğünü ve giderek arttığını dile getirdi. Ailesinde bu rahatsızlığı olan birinin hastalığa yakalanma riskinin yüzde 30 ile 100 arttığına dikkat çeken Keskin, en belirgin belirtilerinin ise karın ağrısı ve ishal olduğunu ifade etti. Keskin, “Hastalık, aktif dönemlerinde gebe kalmaya engeldir. Ama hastalık iyi döneme girdikten sonra gebeliğe herhangi bir engeli yok” diye konuştu.
Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Genel Cerrahi ve Cerrahi Onkolojisi Ana Bilim Dalı’ndan Prof. Dr. Tuncay Yılmazlar, iki hastalığa yapılabilen cerrahi müdahale hakkında bilgi verdi. Yapılabilen müdahaleleri ve ameliyat yöntemlerini anlatan Yılmazlar, hastalıkların avantaj ve dezavantajlarını belirtti.
Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı’ndan Prof. Dr. Aslı Sarandöl, hastalığın psikiyatri kısmında bilgiler verdi. Bir insana hastalık tanısı konulduğunda benzer süreçlerin yaşandığını dile getiren Sarandöl, tanıyı kabul aşamasının 3-6 aya arasında sürdüğünü ifade etti. Ülseratif Kolit’ ve ‘Crohn’ hastalıklarında depresyon gibi psikiyatrik sıkıntılarla karşılaştıklarını, hekime başvuruların ise az olduğunu ifade eden Sarandöl, ruhsal durumun tedavi süresini etkilediğini, bunun da hastalığı alevlendirdiğini söyledi.
3Ceylan International Hastanesi’nden Diyetisten Hande Güngör, atak döneminde nasıl beslenme yapılması gerektiği konusunda bilgi verdi. Kişiye özgü beslenmenin önemine değinen Güngör, bol proteinli, az posalı, az yağlı, vitamin minarelerinden oluşan diyet tedavisinin uygulanabileceğini anlattı. Az ve sık beslenmenin önerildiğini söyleyen Güngör, “6-8 öğünlü beslenmeyi tavsiye ediyoruz. Bireye çeşitli besinleri farklı öğünlerde bir araya getirerek sunulabilir. Süt yerine yoğurt tüketimi önerilebilir. Omega 3 yağ asidi içeren kaynaklarının diyette bulunması önemlidir. Balık ve balık yağı hastalara tavsiye edilir. Sıvı ve su alımı arttırılmalı. Bağırsakların dinlendirilmesi ve dengeli beslenme için oral alım önemlidir. Buğday, mısır, pirinç, turunçgiller, süt gibi ürünleri semptomları arttırdığı gözlenir ise diyetten çıkarılır. Protein ve yağ kaynağı olarak haşlanmış yumurta, yağsız kaşar veya dil peyniri, haşlanmış ızgara, fırın, buğulama pişirme yöntemleriyle hazırlanan yemekler tercih edilebilir. İyi pişmiş soğan, havuç, semizotu, kereviz, taze fasulye, pancar, patates, bezelye, karnabahar, ıspanak, enginar gibi besinler öğünlere eklenebilir” dedi.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.