Türkiye'deki Suriyeliler konusunda Türk toplumunun kabul düzeyinin son derece yüksek olduğu, ancak sınırların kendisini belli ettiği vurgulandı. Yapılan akademik bir çalışma, misafirperverliğin nefrete dönüşmesi potansiyelinin ciddiye alınması gerektiği ifade edilirken, "Suriyelilerle birlikte yaşamak sadece "onlar bizim kardeşlerimizdir" söylemi ile sürdürülemez" ifadesi dikkat çekti.
Hacettepe Üniversitesi Göç ve Siyaset Araştırmaları Merkezi-HUGO, "Türkiye'deki Suriyeliler: Toplumsal kabul ve Uyum Araştırması" isimli bir çalışmaya imza attı. HUGO Müdürü Doç. Dr. Murat Erdoğan tarafından farklı bilimsel yöntemlerle gerçekleştirilen kapsamlı çalışmada Türkiye'deki Suriyeli mültecilerin "geçici" olmaktan çıkıp en azından büyük çoğunluğu için "kalıcı" olduklarının altı çizildi. Yapılan araştırma ile Türk toplumunun yarısından fazlasının Suriyelilerin ülkede kalacağına dair bir algıya sahip olduğu ifade edildi. Akademik çalışmada "Türkiye'deki Suriyelilerin çok ciddi bir bölümünün artık geri dönmeyecekleri ve sürekli olarak Türkiye'de yaşayacakları bir gerçekliktir. Bu gerçekliğin bu güne kadar Suriyelilere yönelik olağanüstü bir toplumsal kabul ve destek gösteren Türk toplumu ile paylaşılması ve onların desteğinin alınması gerekmektedir." ifadesi dikkat çekti.
'TÜRK TOPLUMUN KABUL DÜZEYİNİN SINIRLARINA ULAŞILDI'
Türkiye'de Suriyeliler konusundaki "sosyal kabul" düzeyine ilişkin genel tabloyu görmek amacıyla Türkiye genelinde 20 ilde 1501 kişi ile bir kamuoyu araştırması yapıldı. Türkiye ve diğer komşu ülkelerin evrensel "açık kapı" politikasının mağduru haline geldiğinin altı çizilen çalışmada "Çalışmanın önemli bir öngörüsü ise Türkiye'deki Suriyelilerin her geçen gün "geçici" olmaktan daha fazla "kalıcı" olmaya yöneldiğine dair bulgulardır." ifadesi yer aldı. Türkiye'deki Suriyeliler konusunda, Türk toplumunun kabul düzeyinin son derece yüksek olduğu, ancak sınırların kendisini belli ettiği vurgulandı. Misafirperverliğin nefrete, düşmanlığa dönüşmesi potansiyelinin ciddiye alınması gerektiği, toplumsal kabulün sürdürülebilir olmasının ancak kapsamlı bir göç yönetimi ile söz konusu olabileceği kaydedildi.
'BİRLİKTE YAŞAM SADECE "ONLAR KARDEŞLERİMİZ" SÖYLEMİ İLE SÜRDÜRÜLEMEZ'
Çalışma ile Türkiye'de Suriyeliler konusunda zaman zaman ırkçılığa, yabancı düşmanlığına, nefrete varacak olumsuz tavırlara rağmen genelde toplumsal kabul düzeyinin olağanüstü yüksek olduğunu ortaya koyduğu ifada edilirken "Ancak toplumsal kabul ucu açık, sonsuz ve bugünkü hali ile sürdürülebilir bir durum değildir ve sınırlarına dayanmıştır. Türk toplumunun olağanüstü mali ve insani fedakârlıklarla ortaya koyduğu toplumsal kabulün devamı ancak sürecin toplumun da desteğini alacak ve katılımını sağlayacak bir yönetim ile sağlanabilir. Suriyelilerle birlikte yaşamak sadece "onlar bizim kardeşlerimizdir" söylemi ile sürdürülemez." denildi.
'GEÇİCİ" BEKLENTİSİ İLE İHMAL EDİLENLER GELECEKTE CİDDİ SORUNLARA NEDEN OLABİLİR'
Suriyelilerin Türkiye'de kalmalarının önemli sorunlara neden olacağının altı çizilen çalışmada "Türkiye'nin Suriyeliler politikasının artık sadece "geçicilik" üzerine bina edilmesi mümkün görünmemektedir. "Geçicilik" beklentisi ile ertelenen, ötelenen ya da ihmal edilenler, gelecekte çok ciddi sorunları beraberinde getirebilir. Bu nedenle Suriyelilerin evlerine dönmesi konusunda iç ve dış politikada yapılması gerekenleri yaparken, çok önemli bir bölümünün Türkiye'de sürekli olarak kalacaklarına dair gerçekliği de görmek ve buradan hareketle de birlikte yaşam stratejilerinin geliştirilmesi gerekmektedir." ifadelerine yer verildi.
BATI'NIN "SINIRI KAPATIN BİZE GELMESİNLER" YAKLAŞIMI ETİK DEĞİL
Suriyelilerin yerel halkın işlerini ellerinden aldıklarına dair özellikle bölgede ciddi bir kaygı bulunduğu kaydedilirken, "Batı toplumları Türkiye'nin kendi iradesiyle uyguladığı "açık kapı" ve "geçici koruma" konusunda hassasiyetlerini sürekli dile getirmekle birlikte samimi destek sağlamaktan son derece uzakta durmaktadır. Özellikle Avrupa'nın "Doğu sınırını mutlaka açık tutun, ama Batı sınırını kapatın, bize gelmesinler" yaklaşımı her türlü etik ve vicdani sınırı zorlamaktadır." denildi.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.