Partisinin grup toplantısında konuşan İYİ Parti lideri Meral Akşener, "Diplomasi seçeneği elbette kıyıda durmalı ama Mehmedim toprağa düşerken ve bunu bir devletin askeri yaparken lafı uzatmanın anlamı yok. Mikrofon delikanlılığını artık bırakın ve gereğini yapın" diye konuştu.
İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, partisinin TBMM’deki grup toplantısında konuştu.
Akşener'in konuşmasından satır başları:
Maalesef yeni haftaya yeni bir acıyla girdik. İdlib'teki saldırıda 5 Mehmedimizi şehit verdik. Şehitlerimize Allah'tan rahmet diliyorum.
Bu olayın ardından yapılan açıklama ise geçen haftaki açıklamanın aynısıydı. Saldırı noktaları ateş destek vasıtalarıyla ateş altına alınmış ve gerekli cevap verilmiş.
Devletin sözüne inanmak zorundayız ancak bu inancımız tahammül sınırlarını zorlayan bir noktaya geldiğimiz gerçeğini ortadan kaldırmıyor.
“MİKROFON DELİKANLILIĞINI ARTIK BIRAKIN”
Evet, artık tahammülüz kalmadı. Bu iş öyle açıklamayla falan olmaz, ülkemizi soktuğunuz Suriye bataklığında Mehmedimiz can veriyor. Siz nasıl daha neyi bekliyorsunuz?
Diplomasi seçeneği elbette kıyıda durmalı ama Mehmedim toprağa düşerken ve bunu bir devletin askeri yaparken lafı uzatmanın anlamı yok. Mikrofon delikanlılığını artık bırakın ve gereğini yapın.
AKŞENER’DEN ERDOĞAN’A: DUT PEKMEZİ YEMEK TEDBİR DEĞİLDİR
Olası bir salgında sağlık çalışanlarımız ne yapacaklarını biliyor mu? Rusya, ABD aşı geliştiriliyor. Türkiye’de herhangi bir kurum bu senaryoya karşı bir önlem alıyor mu? Sorduk ne önlem aldınız dedik, yolcuları termal kamerayla kontrol ediyoruz dediler. Ateşi olmayan geçip gidiyor. Bu virüsün kuluçka dönemi 14 gün.
Sağlam geçen biri 10 gün sonra fenalaşabilir. Önlem dediğiniz bu mu? Olası bir salgında hangi bölgelere çadır hastaneler kurulacak? Bunların planları var mı? Ölümcül virüslere karşı dut pekmezi yemek tedbir değildir.
VAN’DAKİ ÇIĞ VE SABİHA GÖKÇEN’DE UÇAK KAZASI
Kazalar elbette hayatmızın gerçeği. Ancak işin uzmanları her iki kaza için de özveri ile yürütüldüğünden şüphe etmediğimiz hatalara dikkati çekiyor.
Gösterilmesi gereken dikkatin gösterilmediğinden bahsediyorlar. Henüz aydınlığa ulaşmamış gerçekler var. Sabiha Gökçen'de yıllardır bitirilemeyen ikinci pistte ve bunun sonucunda kullanılmaya devam eden, Sayın Bakan'ın tabiriyle yorgun piste dikkat çekiliyor. Biliyorsunuz o inmeye çalışan fakat inemeyen diğer uçağın yolcularından biri bendim.
Aynı şartlarda güvenlik gerekçesiyle pisti pas geçen uçaklar varken, diğer bir uçağın inişine izin verilmesinin ya da pilotların inme kararının verebiliyor olması hakkında detaylı bir inceleme yapılması gerekir ama yapılmıyor.
Düşünsenize uçak pist dışına çıkıyor, yardım için gelen özel hareket mensupları havaalanı yanındaki çukura düşüyor ve yaralanıyor.
Kazazedeler havaalanı ortasında ambulans bekliyor. Yeteri sayıda ambulans gelmiyor, yaralılar yolcu otobüslerinde taşınıyor.
Tüm bunlar olurken güvenlik elemanları internete video yükleme peşinde iktidara soruyorum; Allah aşkına biz ne zaman bu kadar ciddiyetsiz bir ülke haline geldik?
Bu beceriksizlik benim uykularımı kaçıyor, siz nasıl oluyor da her şey yolundaymış gibi davranabiliyorsunuz? Partime ve bana karşı tehditlerinizden korkmadım ama bu vurdum duymazlık beni korkutuyor.
“FETÖ’Yİ SEVİNDİRECEK KAVGALARA DEĞİL SİYASİ AYAĞIN ORTAYA ÇIKARILMASI LAZIM”
Sayın Erdoğan ile sayın Başbuğ arasında yaşanan tartışmayı biliyorsunuz. Bu tratışma FETÖ ile mücadele denlere mi yoksa bizzat FETÖ’ye mi yarıyor bu sorunun cevabının peşindeyiz biz. Kendileri dışında FETÖ’cü ilan eden AK Parti ve Küçük ortak bütün önergelerimizi reddetti.
İlker Başbuğ, askerlerin sivil mahkemede yargılanması kararının bizzat FETÖ tarafından talep edildiğini söyledi. O sözler bir yorum değil bir durum tespitiydi. Sayın Erdoğan, ‘Kandırıldık. Önce Allah sonra milletim bizi affetsin’ demişti.
İhtiyacımız olan FETÖ’yi sevindirecek kavgalar değil siyasi ayağını ortaya çıkarıp temizlemektir. Bir kere daha çağrı yapıyorum, siz bir önerge verin ‘FETÖ’nün siyasi ayağını araştıralım’ biz kabul edelim.
Bir baba, ‘çocuklarım aç diyip’ kendini ateşe verdi. Çıkıp dediler ki ‘Açlıktan kimse kendisini yakmaz. Yoksa Afrika’da insan kalmazdı’. Ar damarı çatlamışların artık Türkiye’ye verecek birşeyi kalmadı.
AKŞENER’DEN ‘AKINCI’ TEPKİSİ
Ben, Kıbrıs Türklüğü'ne inanıyorum.Ben, bu sözleri şiar olarak benimseyen, Kıbrıs Türklerine güveniyorum. Ankara'daki beceriksizlere, Lefkoşa'daki utanmazlara rağmen, Kıbrıs davamızı onların ayakta tutacaklarından eminim.
Neymiş? Beyefendi, Kıbrıs Türklerinin özgürlüğünü temsil eden, o kutlu sözleri beğenmiyormuş.
Neymiş?1950'lerin sloganıymış…
Neymiş? Artık hükmü yokmuş, bugüne uygun değilmiş…
Hayırdır Mustafa Bey? Bayrak indi de, bizim mi haberimiz mi yok? Slogan deyip geçtiğin o sözler, işkembeden atılmadı. O sözler, o bayrak oraya dikildiği gün, koca bir milletin yüreğinden kopup söylendi.
İşte o nedenle, herkes sussa da biz susmayacağız, ve Mustafa Akıncı gibi rahatsız olanlara inat, diyeceğiz ki:
KIBRIS TÜRKTÜR, TÜRK KALACAK!
Ve her zaman, her yerde;
NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.